[VegasPete] Bölüm 4

 Bölüm 4

  Pete

*Bu bölüm bazı okuyucuları rahatsız edici sahneler içermektedir, lütfen rahatsız olan okuyucular okumasınlar.

  Ağrı en ufak bir hareketle alt bedenime yayıldı ve vücudum parçalanıyormuş gibi hissettim. Çürükler ve izler vücudumun neredeyse her yerine nüfuz etti. Gözlerimi kabustan yavaşça açtım. Bulanık görüşüm karanlık, siyah perdelerden geçen ışığa odaklanmaya başladı. Olan her şey beynimde tekrardan canlanmaya başladı. Görüntüler, sanki acı çekme duygularımı her zamankinden daha fazla pekiştiriyormuş gibi geri akıyordu. Lütfen, bu doğru olmasın. Bunların hepsinin bir rüya olmasını diledim... Lütfen rüya olsun.

  Eve zorla girerken görüntüm.

  Yakalanan o görüntüm.

  Onlarla dövüştüğüm görüntüm.

  Ve son olaraksa o...

  Parlayan her görüntü tek bir kişinin yüzüne odaklandı. Daha çok hatırladıkça, o yüzü kafamda daha çok düşündüm. Hissettiğim ıstırap ve acı katlanarak arttı.

  Gözlerimi kapattım ve çıplak vücudumun sırtında hissettiğim keskin acıyla dişlerimi sıktım. Kendimi desteklemek için ellerimi kullanmaya çalıştım ki o an kollarımın deri bir kemerle sıkıca tutulduğunu fark ettim. Kaslarımda bana kramp yapan ağrıyı hissettim. Onu bağdan kurtarmak için kollarımı zorla ittim ama işe yaramadı. Hala zayıftım. Kollarım o kadar morarmıştı ki dayanılmazdı.

  "Uyanık mısın?" Tanıdık bir ses duyuldu ve yatak odasına yeni giren adama bakmadan önce paranoya içinde sıçradım.

  "Vegas, gitmeme izin ver." Sesim kısık çıksa bile yine de konuştum. Boğazım çok kuruydu ve bu hem yakıyor hem de batıyordu.

  "Kalk hadi. Harika gidiyorsun, Pete." Piç Vegas, bir elinde sürahi tutuyorken suyu bardağa boşalttı.

  Hafifçe gülümsedi ve ardından bana sinsi bir gülümsemeyle baktı. Durumumu görünce gözleri memnuniyetle parladı. Bana baktıkça, kalbimdeki korku yavaş yavaş büyüyordu. Bacaklarımı biraz kaldırdım ve oturdum. Kollarım hala bağlı olsa da yine de üzerimi örtecek bir şeyler bulmak istiyordum; sadece biraz daha güvende hissetmemi sağlayacak herhangi bir şey.

  "Al, iç önce." Vegas su bardağını ağzıma doğru tuttu. Hızla kafamı çevirip başka yöne doğru baktım. 

  "İstemiyorum." Her ne kadar susamış olsam da bu insandan imkanı yok hiçbir şey istemiyordum.

  "Hah, zaten öleceksin ama yine de inatçı davranıyorsun," dedi Vegas sırıtarak. Ona bakmak için kafamı bile çevirmedim. Bana yaptığı şeyleri hatırlamak istemiyordum. Çünkü biliyordum ki, onun yüzüne bakarsam geçmişe doğru dönüş yaşayacaktım.

  "İç şunu." Vegas yüksek sesle bağırdı, elleriyle yüzümü ona çevirmek için yanaklarımı sıktı ve bardağı ağzıma doğru itti.

  "İstemiyorum! Hah!" Onu ittirmeye çalışsam da onunla dövüşemezdim bile. Vegas suyu ağzıma dökmeye başladığında içip içmediğimi umursamadı bile.

  Bir an nefes alamadığım için ağzıma akan ve burnuma gelen suyla gözlerimden yaşlar gelene kadar boğuldum.

  "Hah, böylesi daha iyi. Sana çok su getirdim, biliyor musun?" dedi Vegas boş bardağı yatağının yanına koyarken.

  "Bunu ben istemedim bile! Bırak beni! Ya da hemen öldür gitsin!" Kemerin gevşemesini umarak bileklerimi ileri geri zorlamaya çalıştım.

  "Oh? Az önce vuruldun ve şimdi de ölmek mi istiyorsun? Hadi. Buna alışacaksın," dedi Vegas sanki hepsi bir şakaymış gibi.

  Aşağı eğilip ve soğuk bir şekilde yatağın kenarına oturdu. Çok incindim. Onu öldürmek için bir bıçak, silah ya da mümkün olan her şeyi o an kapmak istedim. Onunla aynı dünyada olmak bile istemiyordum. Yemin ederim, yoksa kendimi ölüme terk edecektim.

  "Biliyorsun Pete, inatçı olduğun zaman bakmak çok hoş." Kaçmak için kendimi iki elimle itmek zorunda kalana kadar Vegas bana daha da yaklaştı.

  "Senden nefret ediyorum, Vegas!" dedim sesim paranoya içinde titreyerek. Korku ve panik durmadan aklımdan geçti. Ne kadar cesur olmaya çalışsam da içimde daha önce hiç olmadığı kadar kırılgan hissettim.

  "Ben de beni sevmeni istemiyorum zaten. Sadece tatmin olmaya odaklanman yeterli!" Vegas yüzünde açıkça sinirli bir ifadeyle alay etti.

  Kafamı başka yöne çevirmeden önce bir süre ona baktım. Vegas bir psikopattı. Onunla aynı havayı solumak düşüncesi bile midemi bulandırıyordu.

  "Kinn güvendiği korumasını benim siktiğimi öğrenirse, sence nasıl hissedecek?" dedi Vegas alaycı bir tonda.

  "Bir korkaksın..." Düşük bir seste mırıldandım.

  "Az önce ne dedin?" Vegas yüzümü kavrayıp tekrar ona bakmamı sağladı.

  "Korkaksın dedim!" Yüzünün ortasına doğru bakarak yüksek sesle tekrar ettim.

  "Pete! Nasıl cüret edersin..." Vegas elini uzattı ve bana tokat atmak üzereydi. Ama onun yerine daha da yaklaştım ve sesimin zirvesinde bağırdım.

  Beni tokatlayabilirsin. Tokatla beni! Beni ölümüne ezebilirsin! Senin gibi insanlar ezik! Herkesin arkasından çok sert davranıyorsun ama biliyorum ki herkesin önünde asla P'Kinn ile dövüşemeyeceksin. Kötü şeyler yapmaya devam ediyorsun. Sonra bunun için sırtını sıvazlıyorsun. Bunu yaparsan gerçekten gurur duyacaklarını mı düşünüyorsun? Üstünmüşsün gibi davranıyorsun! Çok iyi, yap hadi!" dedim öfkeden soluyarak.

  Gözlerim acımasızca Vegas'a baktı. Muhtemelen şimdi patlamanın eşiğindeydi. Kalbim korkuyla çarpıyor olsa da gözlerimdeki öfkeyi gösterdim. Eğer beni şimdi öldürecekse, bunun olmasına izin vermeye hazırdım. Kendimi daha fazla böyle acınası görmeye dayanamıyordum.

  "Ayrıca, ne olacağını düşünüyorsun ki? Beni sikmenin P'Kinn'i etkileyeceğini mi sandın? Yanılıyorsun! Onun üzerinde o kadar fazla etkim yok ama sen... Ama sen başka şekilde düşünemezsin bie. Senin gibi insanlar gerçekten dövüşemez. Sadece böyle bir kaybeden olabilirsin!"

  Şlap!

  Kalın bir avuç tüm gücüyle yanağıma vurdu. Yüzüm bir an için hissizleşene kadar titredi. Sonunda ağzımdan kan fışkırdı.

  "Pete, seni orospu çocuğu! Bunu söylemeye nasıl cüret edersin! Gerçekten ölmek istiyorsun, ha?!" Vegas saçımı kaptı ve o kadar sert çekti ki başım ağrımaya başladı.

  "Devam et! Öldür! Öldür gitsin beni! Beni öldür, eğer ki öldüremezsen ben seni kendi ellerimle öldüreceğim!" Şiddetle Vegas'a bakmaya başladım. Artık ölür müyüm diye umursamıyordum bile.

  "Nasıl bir ölümden bahsediyorsun?! Endişelenmene gerek yok, öleceksin ama sana yavaş, acılı bir ölüm yaşatacağım!" Vegas yatağa diz çöküp doğrulmadan önce saçımı sıkıca kavradı.

  "Ne yapacaksın?!" Acele içinde ona korkuyla bakarken Vegas aniden pantolonunu ve iç çamaşırını indirdi. Kulaklarım korkuyla ısınmaya başladı. Dün gecenin görüntüsü zihnimde canlandı. Acınası, mide bulandırıcı ve iğrençti. Tamamen iğrenç! Bu piçi hayatımın geri kalanında asla affetmeyecektim, bekle ve gör!

  "Ağzını iyi kullanıyorsun gibi. Kendim görmek istiyorum. Gerçekten iyi mi değil mi?"

  Bunu söyler söylemez her şeyi hemen anladım. Durmadan ona karşı mücadele ettim. Tüm gücümü kullanmaya çalışarak, acıyla sızlayan bileklerimi çektim. Ama şu an sakatlanıp yaralanacağımı bile düşünmedim. Bana bir daha bu pisliği yapmasına izin vermeyecektim.

  "Hayır! Kahretsin! Hayır!" Derimden kan damlamaya başlayana kadar bileklerimi tekrar hareket ettirmeye çalıştım. Piç Vegas memnun bir sırıtışla bana baktı. Hatta eğleniyordu bile bu halimden.

  "Korkuyor musun? Demek senin gibi insanlar korkuyor, ha?" Vegas yine saçımı çekti.

  Yüzüm acıyla titriyordu. Vücudumun her yerinde acı hissettim. Kalbimde acı hissettim. Canımı acıtan başka bir şey var mıydı? Bunu söylemek, korktuğumu ve çok ürktüğümü itiraf etmek istedim. Bana olanlardan korkuyordum. Ölümden daha kötüydü, daha önce hiç böyle bir korku hissetmemiştim.

  "Vegas, yapma! Bunu bana yapma! Bırak gideyim!" dedim gözlerimi kapatırken. Gözümün köşesinden, Vegas'ın ellerinin şimdi aletini yukarı ve aşağı okşadığını fark ettim.

  "Ne, cesur Pete nereye gitti? Neden senin gibi bu kadar zayıf kalpli bir adamla birlikteyim?" dedi Vegas sırıtarak.

  "B-beni tokatlayabilirsin, tekmeleyebilirsin, vurabilirsin ve beni istediğin gibi öldürebilirsin. Ama bunu yapma!" dedim titreyerek.

  Ben bir erkeğim ve gay erkeklerden asla nefret etmedim ama bu durumda olacağımı hiç düşünmemiştim. Sanki tüm saygınlığım bir kenara atılıyor, üzerime tükürülüyor ve Vegas'ın kendi elleri tarafından tamamen eziliyor gibiydi.

  "Sana zaten seni öldüreceğimi söyledim ya... Ama önce sana biraz işkence etmem gerek. Ya ben ne yaptım? Sadece benim tatmin olmam ya da Kinn'e kin beslemem için değildi. Onun için o kadar önemli olmadığını biliyorum. Ölsen bile üzülür mü üzülmez mü kim bilir. Sen onun sadık, budala astlarından sadece birisin... Ve şimdi, sen sadece benim çöpümsün!" Beni en ufak bir şekilde etkilemediği için alaycı sözlerini görmezden geldim. Şu anda onun kötülüğünden kaçabilirdim.

  "Bırak beni!" Mücadele ettiğim an, diğer eli dikilmiş aletini tutup ağzıma itmeden önce bir elini iki yanağımı da sıkıca sıkmak için kullandı. Gözlerimi sıkıca kapattım, dudaklarımı kapatmaya çalıştım ama o onları açmaya zorladı.

  "Eğer beni ısırırsan, taşaklarını sökerim." Ağzıma koyar koymaz, midem bulandı ve iğrenerek ağzıma tıkıldım.

  O kadar iğrençti ki ağzımdan tükürmek istedim ama ellerinden biri aletine gitti ve onu ısırmaya cüret edemeyeceğimden emin olmak için sıkıca tuttu. İlk başta yapmayı düşündüm ama şimdi zar zor yutkunuyordum. Hayatımda yaptığım en utanç verici şeyi yapıyordum.

  "Öğk!" Gözlerimi kapattım. Şu an kendi halimi görmeye dayanamıyordum. Erkek orospusu Vegas saçımı tuttu ve başımı hareket ettirerek onu istediği gibi emmeme zorladı.

  "Ahh... Uğh..." Vegas, ondan duymaktan en çok nefret ettiğim ses olarak boğazından bir inilti çıkardı. Bana yaptığı şeyden ne kadar zevk aldığını vurguluyordu. Ağzımdaki şey rahatça girip çıktı. Yüzüm çarpıktı ve birkaç kez boğulacak gisi olsam da eli yüzümü sıkıca tuttu ve kalçalarını bana doğru uzattı.

  "Ah... Hasta mısın sen? Ah... Ağzın neden bu kadar sıcak?" dedi Vegas inlerken.

  Şu an bundan nasıl zevk aldığını bilmiyordum. Sadece bundan sonra ölmek istediğimi biliyordum! Bu adamla aynı dünyada bir arada yaşayamazdım. Kendimden o kadar tiksindim ki, bu duygunun benimle kalmasına izin verdim. Vücudumun her yeri terliyordu. Şakaklarımdaki damarlar yoğun stresten zonkluyordu.

  "Uh..." Vegas'ın elleri aletime gidip onu okşamaya başladığında irkildim ve gerildim. Sertleştiğini hissettim ama sevdiğim için olmadığını biliyordum. (Ç/N: Nie oluyo canımı sıkıldı)

  "Siktir... Daha hızlı em... Ağh!" Vegas talimat verdi. Kalçalarının hareketi daha da hızlandı.

  Ağzıma bir kerede vurup daha yavaş hareket etmeden önce içine daldırdığında boğulduğumu hissettim. Başımı eğerek kusmak isteyene kadar aletini boğazımın arkasına dokunduğunu hissettim.

  "Hah... Sevdim bunu. Benim için em... Hmmm... Daha hızlı!" Gözlerimi açıp ona acıyla baktım ve sonra tekrar kapattım, yüzüm çarpıktı. Başparmağının aletimin ucuyla oynadığını hissedince acıyla inledim.

  "Ağh..."

  "Ah... Daha sıkı em! Yoksa seni yine sikerim." Vegas beni tehdit etti, korkudan teslim olmama neden oldu.

  Başka seçeneğim yoktu. Korkudan, onun sikini emmek için ağzımı oynattım. Gözlerimin kenarından gelen ıslaklığı hissettim. Gözyaşlarım yüzümden aşağı süzüldü. Depresyonda ya da zayıf hissettiğim için değildi ama bu, karşı koyamadığım bir gerçekti. Tek hissettiğim öfkeye dönüşene kadar kalbimde yoğun bir kırgınlık ve sinirdi.

  "Çok... Ağh... Çok iyi." Vegas saçımı daha sıkı tuttu. Kalçaları daha da hızlandı, bu yüzden düzgün nefes alamıyordum.

  "Uh." Kalçaları sonuna kadar vurmaya devam etti. Dayanamaz hale gelene kadar boğazıma girdi. Lanet Vegas kalçalarını hızlandırdı ve başımı o kadar hızlı hareket ettirdi ki neredeyse boğulacaktım, elleri hala benim aletimle oynuyordu. Hiçbir şekilde iyi duygular yoktu, ama sikime her dokunduğunda ara sıra bir tepki oluşuyordu.

  "Ahh... Çok sıcak! Daha sert emmeye devam et..." İleri geri zorlanmaktan görüşüm bulanıklaşmaya ve boğulmaya başlamıştım. Bu yüzden sadece istediğini yaptım. Sanki kaybedecek başka bir şeyim yokmuş gibiydim ve bunu bir an önce bitirmek istiyordum. Çabucak bitirmeliydi.

  "Uğh..."

  "Hmm... Ah, Pete... Bir kere söyledin ve biliyorsun ya... Aferin oğlum... Gel," dedi Vegas tatlı bir sesle, ama onun gerçekten tatlıdan başka bir şey olmadığını biliyordum. Vegas beni buna zorlarken ağzımı emmeye ve oynatmaya devam ettim. 

  "Uh!" Acı tüm göğsümü sarmıştı. Hiçbir şeyim kalmamıştı. Artık bir insan gibi hissetmiyordum bile. Tamamen harap olmuştum. İçinde bulunduğum durumla hem bedenen hem de ruhen yıkıktım.

  "Kahretsin, çok seksisin." Etrafımda olup bitenlere bakmak için gözlerimi açmaya bile cesaret edemedim. Tüm bunların ne kadar dayanılmaz hissettirdiği yüzünden öfkemi bastıramayacağımdan korktum.

  Kısa bir süre sonra Vegas ellerini benden uzaklaştırdı ve kolunu yatağın başlığına tutunmak için kullandı, kalçalarını sürekli olarak içeri ve dışarı itti.

  "Ah... Geliyorum... Evet..." O anda Vegas seğirdi. Süt beyazı sıvı boğazıma döküldü, ta ki ağzımdan eşsiz koku geçene kadar. Tadı biraz acıydı ve kalınlığı beni...

  "Öhö öhö!" Vegas benden uzaklaşıp sikini ağzımdan çeker çekmez sıvıyı tükürdüm ve tiksintiyle kustum.

  "Huh, kustun bile. Sence de menimin tadı güzel değil mi?" Vegas bir mendil almak için uzandı ve kendini temizledi. Sonra pantolonunu giydi ve çekmeceden bir şey almak için uzaklaştı.

  Bakışlarımı aşağıya doğru tuttum. Tüm vücudumda tüyler diken diken oldu. Hızla derin bir nefes aldım. Şimdi zonklayan bir baş ağrım vardı. Kendimi taşıyamayacak kadar başım dönmeye başladı.

  Tup.

  Piç Vegas, kollarımdaki deri kemeri çıkarmadan önce bileğime bir şey doladı.

  "Gidip kendini yıkayabilirsin. Hala dün akşamdan kalma kan var."

  Kolumu kendime daha yakın tuttum. O kadar bitkindim ki, o kadar çok acı çekiyordum ki kollarımı doğru dürüst kaldıramıyordum bile. Lanet Vegas sağ elimi serbest bıraktı ama sol kolumu büyük bir asma kilitle bir arada tutulan kocaman bir zincirle kelepçeledi.

  Bileğimi çekmeye çalıştım ama çok zordu. Sadece bir anahtar gerçekten açabilirdi. Zincirin çok uzun ve ağır olduğu gerçeğini eklemiyorum bile.

  "Sadece uyuyacağım zaman kollarını bağlıyorum. Ama evde olmadığımda da, benim için bu uzun zinciri takacaksın." Gözlerimi öfkeyle Vegas'a kıstım.

  "Ben köpek değilim!" Ona sinirle bağırdım.

  "Sen bir köpeksin! Yani kendine bir bak... Neyse, tuvalete gitmiyor musun?" Vegas sinirli bir ifadeyle banyoyu işaret etti.

  Alt dudağımı ısırıp ondan başka yerlere baktım.

  "Yoksa... Seni banyoya kendim götürmemi ister misin?" Vegas öne eğildi ve kulağıma hafifçe fısıldadı. Zorlukla yataktan kalkmadan önce onu ittim. Direk banyoya girdim.

  Ayaklarım yere değdiği an yatakta hissettiğim her şey daha da kötüleşti. Vücudumun neredeyse her yerine olağanüstü bir ağrı hücum etti. Bacaklarım zayıftı, öyle bir titriyordu ki kendimi zar zor dengeleyebiliyordum. Tutunacak bir şey bulmak için acele ettim, banyoya ulaşana kadar çekmeceler ve duvarlarla kendimi yönlendirdim.

  Vegas beni izlerken kahkahayı patlattı. Artık ölmek istemiyordum, yaşamak ve onun gibilerden intikamımı alacağım günü beklemek istiyordum! Pislik!

  "Zincir yüzünden kapıyı kapatamayacaksın! Artık utanma benden." Banyo kapısını kapatırken Vegas bağırdı çünkü düzgün kapanmadığını fark etmişti.

  İçeri girer girmez duşu açtım ve ılık su tüm kiri ve çirkinliği temizlerken hareketsiz kaldım. Yere düşmemek için iki elimle duvara yaslandım. En azından şimdilik yalnızdım ve bir şeyler çözebileceğimi umuyordum.

  İçinde bulunduğum bu korkunç karmaşayla ne yapacaktım? Parmak uçlarının bana dokunduğu vücudumu okşamak için ellerimden birini kullandım. Her parçası çok acıtıyordu. Önce hangisine dikkat etmem gerektiğini bile bilmiyordum. Ama hiçbir şeyin kalbim kadar acıtmayacağından da emindim. Daha önce hiç böyle hakarete uğramamıştım, insan değilmişim gibi davranılmasına alışık değildim. Bundan sonra ne olursa olsun yemin ederim sonunda onu öldürecektim.

  (Ç/N: Warehouse mangasını okuyan varsa şu anda aynı hissi alıyorum ben)

  Zaman geçtikçe, suyun vücudumda akmasına izin verdim. Sürekli kaçmanın yollarını düşünüyordum ama uzun zincir beni yerimde tuttu. Karyola direğine kilitliydi ve yatağı hareket ettirip balkona doğru sürüklesem daha kolay olurdu. Belki yardım istemeliyim ama siktir! Bu evde sana kim yardım edecek ki Pete?! Kahretsin!

  Düşündükçe başım daha çok ağrıyordu. Çıldırmış gibiydim, sağa sola bakıyordum ama bir çıkış yolu bulamıyordum. Burası cehennem gibiydi. Beni bu duruma getiren hangi korkunç günahı işledim?

  Pat!

  Bu, duvara sertçe çarpan kapının sesiydi. Şaşırdım ve şaşkınlıkla yerimden sıçradım. Kafamdaki kaotik düşünceler kayboldu ve rahat bir şekilde kapıya yaslanmış, kollarını kavuşturmuş duran kişiye odaklandım.

  "İçeride o kadar uzun süre kaldın ki kafanı çarpıp öldün sandım," dedi normal bir ses tonuyla Vegas ama yüzünde arsız bir duygu vardı. İnsanlar söz konusu olduğunda genellikle tarafsızdım ve nadiren kimseden nefret ederdim ama bu piçle, kesinlikle ondan, iliklerine kadar nefret ettim.

  "Neden buraya geldin?" diye sordum sırtımı banyo duvarına dayayarak. Tepkim içgüdüseldi. Tehlikeli bir durumda olmak gibiydi ve bilinçaltım daha güvenli bir yer bulmaya çalışıyordu.

  "Sadece kontrol etmeye geldim. Odamda kendini öldürmeyi aklından bile geçirme. Sana söylüyorum, hayalet olsan bile seni sonsuza kadar buraya hapsedeceğim."

  Derin bir nefes alıp ondan uzaklaştım. Kahretsin! Vücudum daha hızlı toparlanabilseydi, onu çoktan yumruklamıştım.

  "Ne yapacaksın?" Vegas'ın kıyafetlerini birer birer çıkardığını ve banyoda yere bıraktığını görünce gözlerim büyüdü.

  "Duş alacağım," dedi Vegas boş bir ifadeyle ve yavaşça bana doğru yürüdü.

  "Şey, ben duş alıyorum. Önce benim bitirmemi bekleyebilir misin?!" Kaçmanın bir yolunu bulmaya çalışırken sesimdeki öfke barizdi. Kahretsin! Bu sefer ne yapmayı düşünüyordu?

  "Sen duş almaya devam et." Vegas hızla bana yaklaştı, bileklerimden tuttu ve kollarımı banyo duvarına bastırdı.

  "Vegas, seni piç! Seni şeytan, bırak beni!"

  Onu itmeye çalıştım ve ayağımı kaldırıp karnına tekrar tekme atsam da çok zordu. Kendimi önümdeki kişiyle dövüşmeye zorlamak şöyle dursun, dik durmaya çalışmak bile zordu.

  "Bence hastasın sen. Ateşin var mı?" Vegas aniden kolumu kavrayıp yüzümü duvara yasladı. Ellerimi tuttu ve duş hortumuyla sıkıca birbirine bağladı.

  "Gitmeme izin ver!" Mücadele ettikçe ve direndikçe daha çok yoruldum.

  Piç Vegas çoktan hazırlanmıştı. Vücuduma bastırdı ve kalçalarımı sıkıca tuttu. Kıpırdadım ve elimle ona vurmaya çalıştım ama ellerim, banyo duvarına bağlıydı. Bir paket prezervatifi yırtıp açtığını ve ambalajı yere düşürdüğünü gördüm. Gözlerim yere indi, kalbim korkuyla çarpıyordu. Düzgün tepki verecek zamanım bile olmadı çünkü kalçama hızla girdi.

  "Ağh... Acıyor! Bu acıtıyor!" Sıcak suyla yanmışım gibi kıvranmaya devam etsem de bu piçin gücüne dayanamadım.

  Alt uzuvlarımdaki ağrı neredeyse dengemi kaybetmeme neden oluyordu. Ama Vegas beni iki eliyle tuttu. Hissettiğim bu acıyı tarif bile edemezdim. Vücudum yavaş yavaş parçalanıyor gibiydi. Bir erkek olarak saygınlığım bir kez daha ayaklar altına alınıyordu. Sanki biri aynı yarayı bıçakla acıdan hissizleşene kadar defalarca kesiyordu. Vegas fazla bir şey söylemedi, ondan çıkan tek ses iniltileriydi.

  Hareket etmeye başladığında, vücudundan çıkan ateş içime girdi ve beni neredeyse yakarak öldürecekti. Başka bir erkekle seks yapmanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim. Buna nasıl dayanabilirdim ki? Hiç duygu yoktu. Bu piç, Vegas, beni diri diri öldüreceğinden korktuğum doyumsuz bir şeytan gibiydi.

  Ondan gelen ürkütücü zevk sesleri daha da yükseldi. Beynim daha da uyuşmuştu. O kadar başım dönüyordu ki artık kendi bilincimin bile farkında değildim.

  "Pete... Ağh... Yakın zamanda ölmeyeceksin... Ahh..." Alçak sesi kulaklarıma ulaştı, sözleri o kadar zayıftı ki anlayamadım bile.

  İki bacağım da o kadar titriyordu ki, kendimi desteklemek için zar zor ayakta durabildim. Bir süre sonra daha fazla dayanamadım. Beynim bulanıklaştı ve tek gördüğüm karanlık olana kadar görüşüm karardı.

  "Pete... Pete! Siktir! Biraz bile bekleyemiyorsun." 

  ☆

  Sırtımda bir yumuşaklık ve vücudumu kaplayan bir şey hissettim. Hayalimde gözlerimi açtım ve kendimi memlekette, köyümde buldum. Hissettiğim sıcaklık büyükannemin kucağından geliyordu. Ona döndüm ve ona sıkıca sarıldım, bitkin ve bu ıstırap verici acının kaybolacağı güvenli bir yer için özlem duydum. Serin deniz meltemi yüzüme çarptı ve kendimi rahat hissettim, bir daha zarar görmeyeceğimden emindim.

  Babam yeni ailesi için ayrıldığında, büyükannem ve büyükbabamla büyüdüm. Annem bir hastalıktan hastalandı ve ben küçükken vefat etti. Tüm hayatım boyunca, beni bugün olduğum adam olarak yetiştiren dedemdi.

  "Büyükanne... Yoruldum." Büyükannemin kucağındayken sesim boğuk çıktı.

  Sıcak avuçlar nazikçe saçlarımı okşuyordu. Büyükannem bana tek kelime etmedi, ben de akan gözyaşlarımın gömleğine düşmesine izin verdim. Bunlar benim acı ve zayıflık gözyaşlarımdı. Çocukluğumdan beri onun önünde neredeyse hiç ağlamamıştım çünkü onun başına dert açmak istemedim. Ama şimdi, gerçekten daha fazla tutamıyordum.

  Büyükanneme o kadar sıkı ve o kadar uzun süre sarıldım ki ne kadar zaman geçtiğini bile anlamadım. Sonunda, tüm görüntü görüşümden kayboldu. Gözlerimi zorlukla yavaşça açtım. Sanki biri üstüne büyük bir taş koymuş gibi başım çok ağırdı. Etrafımdaki her şeye tam olarak odaklanabildiğimde, hissettiğim mutluluk bir anda kayboldu.

  Hala cehennemdeydim.

  Yepyeni çarşaflarla Vegas'ın büyük yatağında yatıyordum. Bir eşofman giyiyordum ve başka bir şey yoktu, bir gömlek bile. Vücudumu örten bir battaniye vardı ve sol bileğim hala zincirle sıkıca bağlıydı. Derin bir iç çektim. Hepsi bir rüyaydı... O kadar güzeldi ki uyanmak istememiştim çünkü uyandığımda acı gerçekle tekrar yüzleşmem gerektiğini biliyordum.

  Odada benden başka kimse yoktu ve Vegas ortalukta gözükmüyordu. Duvardaki saate baktım ve bana ertesi günün sabah on biri olduğunu anladım. Siyah perdelerden sızan küçük bir ışık, yatağın üzerindeki lambanın turuncu ışığıyla daha da aydınlandı. Yavaşça kendimi kaldırdım. Ağrı geçmedi. Vücudumun her yeri hala ağrıyorken en çok sırtım ağrıyordu.

  Ayağa kalktım ve alnımda bir şey olduğunu fark edene kadar yatağın başlığına yaslandım. Bir Koolfever yastığıydı. Ateş düşürücü etiketi yavaşça çıkardım. Tamamen kuruydu, muhtemelen dün gece ateşim çıktığı içindi.

   Bekle... Bunu Vegas mı koymuştu üstüme? Adamın siniri! Emindim ki bunu iyi niyetlerle yapmamıştı. Sadece benim öleceğimden ve eğlence kaynağını kaybedeceğinden korktu. Onun gibi insanlar doğuştan kötüydü.

  Odayı taradım ve üzerine bir kase sıcak yulaf lapası ve tıbbi haplar konmuş komodini gördüm. Acıktığımı hissedene kadar pirinç kokusu etrafımı sardı. Bütün gün hiçbir şey yememiştim. Ya da belki de kendimi açlıktan öldürmeliydim. Kahretsin!

  Ama öyle bile olsa, dün gece gördüğüm büyükannemin yüzünü görme hayali bana yaşamaya devam etmek istediğimi hissettirdi. Çünkü bana bir şey olursa, büyükanneme kim bakacaktı? Sadece beni bırakmıştı. Oh, hayır! En azından şimdi, o piçle dövüşecek gücü bulacaktım.

  Yulaf lapasını alıp yedim. Gözlerim kaçmanın bir yolunu aramak için etrafta dolaşmaya devam etti. Vazolar ve lambalar da dahil olmak üzere odalarda bazı eşyaların eksik olduğunu fark ettim. Eskiden balkonda olan masa ve sandalyeler neredeydi? Vegas adamlarına onları öldürmelerini emretmiş olmalıydı. Kafasını vuracak bir şey bulursam diye temkinliydi. Zinciri bileğimden koparabilecek bıçak ya da makas gibi şeyleri de çıkarmıştı muhtemelen.

  Yedim, su içtim ve onun hazırladığı ilacı içtim. Hadi bakalım! İkimiz arasında kim mağlup olacaktı! İntikamımı alacağım günü bekleyecektim ve bana yaptığı her şeyi hatırlayacaktım. Ben değil, sonunda acı çeken Vegas olacaktı. (Ç/N: Haklı, yazın bir kenara spoiler olsun)

  Bedenimdeki acıyı umursamamaya çalışarak yataktan kalktım. Zinciri gevşetebilecek keskin nesneler ya da silah olarak kullanılabilecek bir şey aradım ama beklendiği gibi odada neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Hemen hemen tüm eşyaları çıkarmıştı; sadece yatağını, gardırobunu ve parfüm şişeleri ve cilt bakım ürünlerini içeren cam bir masayı bırakmıştı.

  "O çok dikkatli!" Sinirle küfür ettim. Belki yardım için bağırırdım! Ellerimi ağzımın kenarlarına koyup sesimi yükselttim. "Yardım edin... Birisi yardım etsin, lütfen."

  Boğazım biraz ağrıdığı için ilk kelimeyi söylerken öksürdüm. Kahretsin! Ben aptaldım. Bağırıp boğazımı parçalamaya devam etsem bile bana kim yardım edecekti ki? Burası İkinci Aile'nin evi, sadece korumaları ve çalışanları buradaydı!

  Sakin ol, Pete.

  İç çektim. Aptal fikirlerimden sıyrıldım ve odanın her köşesinde bana yardımcı olabilecek şeyler aramaya devam ettim. Oturup aptalca şeyler düşünecek zamanım yoktu. Aptal olmamalıydım! Baş ağrım gitmişti. Buradan çıkar çıkmaz dokuz tapınakta mutlaka hak kazanacaktım. Yatağın kenarına çömeldiğimde yüksek bir ses duydum.

  Neydi o?! Şaşırarak irkildim ve çok korktuğumu itiraf etmeliydim. Zaten paranoyaktım, o yüzden böyle tepki vermeden edemedim. Yatak odasının kapısına yaklaştım ama zincir beni tuttuğu için ulaşamadım. Bunun yerine odanın dışında kükreyen bir şey dinledim.

  "Biliyordum! Bu yine senin hatan! Bana hep bela yaratıyorsun! Senin gibi insanlara zaten iş konusunda en başta güvenmemeliydim!" 

  Bunun P'Kan'ın sesi olduğunu hemen anladım. O kadar gürültülüydü ki evin içinde yankılandı. Muhtemelen Vegas'ın ofisinde değillerdi, ama dışarıda başka bir yerdeydiler. O kadar öfkeli bir sesle, o kadar şiddetliydi ki buradan duyabiliyordum.

  "Öyleyse ne yapmamı istiyorsun?! Olan oldu bile!" Vegas'ın sesinin çınladığını duydum. Neler olduğunu anlamaya çalışırken kaşlarım çatıldı.

  "Bu sefer seni nasıl azarlayacağımı bile bilmiyorum! Sonunda, tüm sorunların kaynağı hep senin gibi insanlar! Bu sadece basit bir işti ve yine de başarısız oldun!"

  Çat!

  Bağırmanın ortasında bir şeyin kırılma sesi duyuldu. Sanırım Vegas ona P'Kinn'in sonunda tüm kanıtları bulduğunu söyledi. Ama şok oldum. Genellikle P'Kan, Vegas'ı ve P'Macau'yu gerçekten çok seviyormuş gibi görünürdü. Şu an neden böyleydi?!

  "Bekleyin P'Kan, sakin olun!"

  "Baba! Sen bana bir kere bile oğlunmuşum gibi davranmadın. Seni asla artık babam olarak göremem!"

  "P'Vegas, bu kadarı yeter!"

  "Ya benim senin gibi birini oğlum olarak isteyeceğini mi sandın, Vegas? Ananın erken öldüğü iyi olmuş. En azından senin gibi tiksindirici bir çocuğun büyüdüğünü görme talihsizliğine uğramadı! Bütün gün eşcinsel gibi davranmak, çok iğrenç!"

  "Annem olsaydım, ben de ölmek isterdim, ama senin yüzünden! Senin kocan olduğu için şanssız oldu!"

  "Vegas, seni piç!" 

  "P'Kan! Durun! Lütfen kesin şunu!"

  "Cevap ver bana! Sen çocukken annen sana ne yedirdi?! Neden böyle büyüdün?! Macau'da da öyle!"

  "Bu Macau'yla ilgili değil. Birini gücendireceksen, sadece bana hakaret et! Hah, beni oğlun olarak istemiyor musun? Yeni kadının hamile olduğu için değil mi?! Eğer öyleyse, ne zaman Macau ve beni bu aileden koparıp gitmemize izin vereceksin?!"

  "Çok kibirlisin Vegas. Siz iki kardeş bensiz yaşayamazsınız! Hayatınızı itaatkar bir köpek olarak yaşamaya devam etmelisiniz!"

  "Hah! Çocuğunu iyi yetiştir. Eğer oğlansa, benim olduğum gibi büyümesine izin verme. Ama eğer kızsa da, annesi gibi fırsatçı olmamasını öğret ona!"

  "Siktir, Vegas!"

  "P'Vegas, yeter! Lütfen şimdilik odanıza çıkın!"

  Tartışma alevlendi. Duyduğum her şey beni oldukça şaşırttı. Sonunda, ofisin kapısı açıldı ve birkaç ast, hâlâ yüksek sesle babasına hakaretler yağdıran Vegas'ı geri tutuyordu. Bütün zaman boyunca hareketsiz duran ben, titremeye başladım. Sonra ne yapacağımı düşünerek yarı yarıya yatağa doğru koştum.

  Çat!

  Uyuyormuş gibi mi yapmalıydım yoksa aptal aptal yatakta mı oturmalıydım? Kötü bir ruh halindeki Vegas ürkütücüydü. Gözleri onu etrafındakilerin canını almaya hazır bir azrail gibi gösteriyordu. Şeffaf camdan ona baktım. Vegas, öfkeyle elinin yakınındaki her şeyi yere indirmeden önce bir an için ofiste hareketsiz kaldı. Hemen üzerime battaniyeyi örttüm ve uyuyormuş gibi yaptım.

  Vegas yatak odasının kapısını açtı ve içeri girdi. İçimden Buddha'ya, Vegas'ın kötü ruh hali yüzünden bana zarar vermemesi için dua ediyordum.

  "Siktir!" Ne yaptığını ya da hangi ifadeyi takındığını bilmiyordum. Çünkü şu an dönüp ona bakmak bile istemiyordum. Vegas az önce geldi ve bir şeyler aldı. Hızla öğrenci üniformasından takım elbisesine geçti ve odadan kayboldu.

  Rahat bir nefes aldım. Omzuna bir çanta alıp uzaklaştı.

  Siktir! Çok gergindim, öleceğimi sanmıştım. Bu neydi?! Tek başıma hapsedilmek benim için yeterince kötüydü ama şimdi Vegas gibi deli bir insanın ruh halini de ölçmem gerekiyordu. Neden, neden ve neden?

  Stresliydim, gergindim, yorgundum!

  P'Kinn! Gelip bana yardım edecek misin? Günlerdir buraya tıkılıp kaldım. O pislikle uğraşması için ne zaman birini göndereceksin?