[TharnType] Bölüm 0: Type

 Type

  "Gaylerden nefret ediyorum!"

  Bu ortaokul, lise ve hatta üniversite yıllarımdan beri herkese söylemeye devam ettiğim bir şey. Gayler, nefret ettiğim tek şey... Kesinlikle nefret ediyorum!

  Durun! Beni yargılamayın hemen! Homofobik falan değilim. Her bireyin kendi olma hakkı var... Yani benimle uğraşmadıkları sürece.

  Hatırlayabildiğim için anlamıyorum, böyle insanlar her zaman etrafımdaydı. Şimdi on sekiz buçuk yaşındayım ve hala daha bu insanlardan uzaklaşamıyorum. Bunun hakkında konuşurken bile... Yine sinirlendim. Bu insanların sorunu ne? Benle ne dertleri var?  Sürekli koluma dokunmayı seviyorlar... Kolumu salamazlar mı?

  Artık onlar hakkında konuşmayı bırakmalıyım yoksa bu dünyadaki en dar görüşlü ve kötü kalpli insan ben olacağım... Sadece onları sevmiyorum.

  Tabii ki bütün gay arkadaşlarım beni o kadar iyi tanıyorlar ki, benim yanıma bile gelmiyorlar, hatta daha da iyisi, cinsellikten bile bahsetmiyorlar. Yoksa zaten onları iki ayağımla tekmelerdim.

  Ben ne yapayım? Sadece nefret ediyorum.

  Şimdi üniversitedeyim. Babama kampüsün dışındaki bir dairede kendi başıma yaşamam için yalvardım. Kendime bir oda arkadaşı seçebilseydim, hayatım daha iyi olabilirdi. Ayrıca, istediğimde kızları odaya atabilirdim bile. Bu cennetten bir hayat olabilirdi ama babam beni öldüreceğini söyleyip olayı bitirmişti.

  'Sen bir erkeksin! Kampüsteki yurtta kalmalısın, böylece insanlarla nasıl yaşayacağını ve arkadaş edineceğini öğrenirsin. Sadece aynı bölümden arkadaşlarınla takılmazsın... Bağ kurarsın... Biliyorsun değil mi? Bağ kurmayı yani? Eğer hayatta kalıp birinci sınıfı geçebilirsen, o zaman gelecek yıl bunun hakkında konuşabiliriz.'

  Çok gergindim çünkü babam en az bir yıl yurtta kalmam gerektiğini söylemişti. Peki! Yurtta kalacağım ama gelecek yıl da ona yalvaracağım. Ama... Oda arkadaşım kim mi? Ve... Öğrendim ki...

  "Type, bu atıştırmalıklardan yiyebilirsin. Okuldaki kıdemlilerden aldım."

  Çok yakışıklı.

  Yatak odamın diğer tarafında kalan herife baktım ve açıkçası, her açıdan yakışıklı. Aurası ve hatta gölgesi bile yakışıklı görünüyor.

  Onun yakışıklılığını nasıl yenebilirim ki?

  Fakat... 

  Bekle...

  Eğer o bu kadar yakışıklıysa, istediği her kızı kapabilir demek... Bu da kesinlikle gay olmadığı anlamına geliyor!

  Evet! Bu senem iyi geçecek! Mükemmel!

  O gömleğini giyerken, odanın ortasındaki masanın üzerinde duran büyük paket abur cubura baktım. 

  Çok iyi görünüyordu... Bundan nefret etsem de bu atıştırmalıkları yememe izin verecek kadar cömert.

  Tharn aslında oldukça iyi görüyor... Uysal, alçakgönüllü ve hiç de kibirli değil. Bu onun hakkında hoşuma giden bir şey. Taşındığından beri dördüncü gün oldu ve her zaman benimle paylaşacak abur cuburları vardı. Mesela dün olduğu gibi; tezahürat yapmak zorunda kalmıştık ve gece geç döndüm. Akşam yemeği için yiyecek bir şeyler bulmak için dışarıya çıkmaya üşendim ve yemeğini benimle paylaştı.

  Tharn sessiz bir adam. Her zaman kulağına kulaklığını takıp yatağa uzanırken gözlerini kapıyor. Dinleme becerisini geliştirmeye falan mı çalışıyor, bilmiyorum ama genel anlamda onun oda arkadaşı olarak çok rahat hissediyorum.

  "Hayatta olmaz... Yine beleş yemek istemiyorum. Artık fazla olur."

  Onunla konuşurken kirli tişörtümü çıkardım ve o sadece gülümsüyordu.

  "Ben bunu bitiremem ki. Yardım et bana."

  Birbirimize karşı çok rahatız.

  "Günün nasıl geçti? Son zamanlarda var mı hiç karı kız falan?"

  Ben oldukça geveze biriyim, bu yüzden onunla ne konuştuğuma pek dikkat etmiyorum.

  Sonra gömleğimi giyip ona döndüm. Bana doğru baktı. Birkaç saniye bakıp sırt çantasını alıp odadan çıkmaya karar verdi.

  "Dersim var, sonra görüşürüz."

  Bu çok garip, değil mi? Oh, peki... İllüzyonist falan olmalıyım.

  Benim de bir dersim var sonuçta.

  Tanrı benimle bir yıl yaşaması için bir gay gönderecek kadar acımasız olamazdı, değil mi?

  Buna inanıyorum... Ama ne var biliyor musunuz? Tanrı işe koyulduğunda, bana tek bir engel koymakla kalmıyor.