[Love Mechanis] Giriş - Aşka ve Gerçeğe İnandığımız Şey

  Aşka ve gerçeğe inandığımız şey

  Mark

  "Onu seviyorum, seni değil." 

  Kısacık bir cümle olsa da kalbimi deliyor.

  Açıklığa kavuşturmak istediği için söylediği tek bir cümle ve sözleri sanki biri durmaksızın tekrarlıyormuş gibi kulaklarımda çınlıyor.

  Ölmek istiyorum... O kadar acıtıyor ki söyledikleri, neredeyse yere çömeliyorum.

  Barın dışına doğru sendeliyorum. Sarhoş olduğum için mi, yoksa gerçekler bana yanımdaki kişi P'Bar'ın, beni az önce reddediponu tanımadığım kişi olduğunu düşündürdüğü için mi bilmiyorum.

  "Ah... P'Bar..." Sanrılı durumumun ortasında, burnumu boynunun kıvrımına gömmeden önce boynuna sımsıkı tutunuyorum: tıpkı benim gibi alkol kokuyor.

  Sarhoş olduğumu biliyorum.  

  Reddedildikten sonra buraya yalnız geldim. Arkadaşlarım beni vazgeçirmeye çalışsalar ve bana bakmayı teklif etseler de yalnız kalmak istediğimi söyledim. Acı sonunda kaybolana kadar kalbimdeki yarayı alkolle doldurmak istedim.

  "Yere çökme." Onun düşmanca sesi beni gülümsetiyor. Nasıl oluyor da buraya yalnız gelip eve P'Bar ile dönebiliyorum?

  "P'Bar... Ben, gerçekten seni seviyorum." Duruyorum ve kelimeleri yavaşça söylüyorum, ama hiç de bana dikkat etmiyor gibi görünüyor. Nasıl oluyor da ona söylediğim -seni seviyorum- o çocuğun ona yaptığı şeylerle aynı olabiliyor?

  Tap.

  Onu park halindeki bir arabaya doğru ittim ve yüzümü bir kez daha boyun girintisine gömdüm. O benim kadar uzun, garip bir his. Yine de burnumu boynuna bastırdım.

  "Ah, Tanrım! Ben Bar değilim!" Bağırıyor ama bu beni ondan alıkoymuyor. Adını ne kadar çok duyarsam, o kadar çok P'Bar aklıma geliyor.

  "Sen P'Bar'sın... Bunu benim için yap." Ona bakıyorum. Onun tam olarak kim olduğunu anlayamasam da, o keskin gözler bana onu düşündürüyor. 

  "Cidden... Eğer P'Bar olsaydım ne yapacaktın?"

  "Seni, istiyorum. Başkasını değil. Ne kadar yakışıklı ya da kibar oldukları umurumda değil, ya da beni nasıl önemsedikleri... Benim olmak zorundasın, P'Bar..."

  Ardından dudaklarımı onunkilere bastırıyorum. Onu öpüyorum ve yavaşça emiyorum, sonra içeri girmek için dilimle dudaklarına dokunuyorum. Biraz dirense de pes etmiyorum. İçgüdülerimi takip ediyor ve onu daha tutkuyla öpüyorum. Ne kadar isyan ederse, onu o kadar çok istiyorum.

  "Seni!" Beni itiyor ve o öfkeyle dudaklarını ovuştururken yere düşüyorum. Ona bakmak için gözlerimi kaldırıyorum ve o bana omzunun üstünden öfkeyle bakıyor.

  "Neden? Bana karşı bir şeyler hissetmek seni öldürür mü?!" Hala yerde otururken bağırıyorum. Bana yaklaşmadan önce küfür edip gömleğimin yakasından tutuyor ve gözlerimiz aynı yüksekliğe gelene kadar beni kaldırıyor.

  "Gerçekten istiyorsun, ha..?"

  Sıcak dudaklarını dudaklarımda hissedince gözlerimi kocaman açıyorum. Dişleri alt dudağımı sıkıyor ve ona yol vermek için ağzımı açmam gerekiyor. Bana attığı bakışı anlamakta güçlük çekiyorum: Öfke mi, acıma mı yoksa kızgınlık mı? Ama kesinlikle...

  Bu gözler, benim izlemeyi sevdiğim gözler değil.

  O... P'Bar değil.