[CutiePie] 1. Bölüm

 Bölüm 1

  Kuea Keerati, dünyayı görmek için gözlerini açtığından beri Lian Wang ile nişanlıydı.

  Hia Lian'ın varlığı, Kuea'nın hayatının her anında ortaya çıktı çünkü iki aile çok yakındı, birlikte olmaları normaldi. Kuea'nın büyükelçi olan babası sık sık farklı ülkelere taşınmak zorunda kaldı ve Kuea eskiden bir İngiliz yatılı okuluna gitti, bu yüzden sadece okul tatillerinde Tayland'a dönme fırsatı buldu. Kuea üniversiteye başlayana kadar iki ailenin yetişkinleri bunun birbirlerini daha yakından tanımaları için iyi bir fırsat olacağını düşünmüştü.

   Lian'ın hiçbir sorunu yoktu. Kuea, o günü uzun zamandır bekliyordu bu yüzden neşeyle Tayland'a döndü.

  Hie Lian büyümüştü, artık yedi yaşında değildi. Onunla ilgili anılarında karşı taraf için tam bir kahramandı, ona bisiklet sürmeyi öğreten ve onu okuldan alan bir arkadaş gibiydi, herkes onun iyi bir eş olduğunu düşünüyordu.

  Hie Lian yakışıklıydı, ünlü ve genç bir iş kadınının varisiydi, imrenilecek bir hayatı vardı ve tüm bunlara rağmen Kuea, Lian'ın kendisini sevmesini sağlamaya çalışıyordu, sevimli olmaya çalışıyordu, onun için doğru kişi olmak istiyordu. Lian'ın onunla evlenmesinin şanssızlık olacağını söyleseler bile...

  Onlar cennetlik eşlerdi, bir aşktılar, her şekilde uyumlu bir eşleşmeydiler.

  Ancak doğru insan olma süreci kolay değildi.

  Lian Wang tatlı bir insan değildi, hatta bazen sinir bozucu bile olabiliyordu. En büyüğü kimseyi gücendirmeyi sevmese de üzülmeyi de sevmezdi; işine kendini öyle bir adamıştı ki onun bir numaralı önceliğiydi iş. Lian kaynar su gibiydi, bir noktada kafasından dumanlar çıkardı.

  (Ç/N: Sabırlı olabildiğini ama ona baskı yaparsan yavaş yavaş patlayacağını açıklamaya çalışmış)

  Lian'la birlikte olabilmek için haberlere çıktıktan sonra kadın bir kahraman gibi davranması gerekiyordu, çalışan bir kadın olduğu mevcut dizilerdeki gibi değildi; bunun yerine kahramanın çok düzenli, narin ve her şekilde güzel olduğu yere geri dönmesi gerekiyordu.

  Ve şu anda böyle olabilecek tek kişi de Kuea'nın annesiydi. Khun Kewlyn Keerati küçük, tatlı ve mütevazıydı. Böyle bir annenin oğlu olmak gerçek bir erdemden başka şey değildi.

  Ama görünüşe göre Kuea annesi gibi olmakta başarısız olmuştu. Yüzü o kadar da çarpıcı değildi, çünkü Qboy'un kolej sayfasında sevimli bir çocuk olarak kabul edilmek için olduğu gibi sevimli görülmeliydi.

  Kuea'nın iç ısıtan bir gülümsemesi, kırmızımsı bir görünümü ve hatta başı ağrıyana kadar onunla ilgilenen bir kız bile vardı ve yakında onunla ilgilenmeyi bırakacağını umuyordu.

  Ayrıca Kuea 1.75 boyunda minyondu ama pek de minyon kategorisine girmezdi. Bu yeni neslin uzun bacaklı bir adamıydı, ama bu konu uykuya dalmaya geldiğinde onu pek rahatsız etmezdi, etse bile Hie Lian 1.80 boyundaydı ve sürekli egzersiz yapıyordu, ortalamadan daha uzun olmasına rağmen.

  İkincisi, Kuea Keerati'nin ev işlerinde annesi kadar iyi olduğuna dair yanlış bir kanı vardı. Diplomatik eşler kulübünü yöneten bir diplomatın oğluydu o kadar.

  Kızılhaçla ilgili olanlar gibi birçok hayır etkinliğinden sorumluydu ve her seferinde bir dayanak noktası buluyordu.

  Kuea, annesine yardım etmesine yardım ederdi ama ona yardım etmek için daha farklı şeyler yapıyordu. Yani herkes onun annesine yardım ettiğini görüyordu ya, bu sadece görünüyordu işte.

  Kuea Keerati gerçekten sabırsızdı ve bu işten kolayca hüsrana uğradı. Annesi, oğlunun asla yapamayacağını hissetmekten vazgeçene kadar ona birçok kez bunu öğretmeye çalışmıştı.

  Annesi ettiği için Hie Lian'ın devam ettirmesi gereken işler vardı. Annesi öğrettiği için ev işi ve el sanatlarının adını biliyordu ama nasıl yapacağını hatırlayamıyordu.

  Kuea yurtdışında okuyordu, yaşam tarzının böyle olmadığını bilmesine rağmen kimse onu çok sık görmüyordu da. Ama bu dava onu daha da geriye döndürmeye yetti, Hie Lian ne onu ziyaret etmek istedi ne de nişanlısına mendil örmek gibi şeyler yaptırdı. En büyüğü oldukça sessizdi, ancak her durumda çıkmak için hazırdı.

  Kuea'nın annesi bütün bunları o doğmadan önce de yapıyordu, bu yüzden yapması doğaldı ama en küçüğü için bu onu hiç heyecanlandırmazdı. Sadece hayatta kalmaya çalışıyordu, o kadar.

  Üçüncü sınıftaki Kuea Keerati her zaman iyi görünümlüydü. Büyükelçinin varisi Nam Phraya'nın soyundan geldiği için babasını taklit eden İngiliz gurusu gibi günlük kıyafetler giyen, bir yanında kısa açık renkli gömlek, dışarıda kısa kollu yelek, düğümlü kravat, pantolon ve uzun deri ayakkabı giyen bir tipti.

  Bilerek rahat hissettiren bir renk tonu kullanmayı seçti ve hatta koyu renk giyen Lian'ın yanında dururken tam tersine tatlı bir renk kattı.

  Ayrım teorisi, insanların Kuea'yı nişanlısı olarak görmelerini sağladı.

  Ama aslında, Kuea Keerati'nin nefret ettiği bir şey varsa, o da bu tür giysilerdi. Sıcak tutmak için neden bu kadar çok katman kullanıyorlardı bilmiyordu, Tay modasıyla bu uyuşmuyordu.

  Açık renkli giysiler hayatını rahatsız ediyordu. Kirlenip çöp olması çok kolaydı.

 Bu yüzden okul günlerinde Kuea, vücudunda sadece lacivert bir tişört, kot pantolon ve spor ayakkabı bulundurmaktan mutluydu.

  Hie Lian, nişanlısınım mühendislik üniversitesi üniforması olduğundan öğrenci olduğunu biliyordu... Ama neredeydi ki?

  Kuea Keerati, Otomotiv Mühendisliği Bölümü öğrencisiydi. Oğlan bu konuda çok iyi olsa da diğer konular da pek iyi değildi. Randevularına zar zor gelebildi; çünkü yüzü kurum, yakıt, lastik yağı ve daha pek çok şeyle kaplı olan bir proje yapmak zorunda kalıyordu.

  Ve Hie Lian, Kuea'yı bir tahtada yatmış, bir arabanın altından kayarken, sağ elinde bir tornavida ve ağzında başka bir İngiliz anahtarı ve kulağında büyük bir somun olan bir vidayla görse kabul etmezdi

  Hia Lian bunu bilemezdi, kesinlikle!

  Ama emeği neredeydi? Emek oradaydı! Başarı kendini zorlamaya devam etmekti!

  Herkes Hie Lian'ın dünyanın en şanslısı olduğunu söyleyene kadar mükemmel damat olmaya çalışmak bile... Ne kadar iyiydi ki? Ne yapabilirdi ki? O kadar iyi niyetliydi ki, bir gün Hie Lian'ın onu asla sevmediğini söyleyeceğini hiç düşünmemişti bile.

  O zaman geçmişte sevilmek için çabalamış ve denemiş olmasının ne önemi vardı?

  Seni piç!

  Kuea Keerati ağlayan bir köpek gibiydi, gözleri acıyana kadar çaresiz kaldı, eski şehrin bir bölgesindeki konağa geri dönen güzel insan Kuea Keerati, yaşlı adamın ona kapatmasını söylediği arabanın arka lambalarını beklemesi ve sonra aslında yaşadığı gizli eve gitmek için aradı, Keerati malikanesi yerine Hie Lian'ın Kuea'nın yaşadığını bilmediği o eve...

  Sadece bir odalı ticari bina, BTS Silom hattının birinci istasyonunun yakınındaki gizli hazineydi. Chao Phraya Nehri'ne ve Asya'ya yakın olduğu için yabancılar için turistik bir yer haline gelen bir bölgeydi burası.

  Binanın çatısından bakıldığında, ana yolun biraz ilerisinde dönme dolabı görülebiliyordu ve sadece bir motosiklet geçebilir büyüklükteydi.

  Ancak bu sorun değildi çünkü Kuea Keerati'nin araç başına neredeyse bir milyonluk motosikleti vardı. Annesi sevgili oğluna, Çince'de Qilin anlamına gelen Qi Lin adını vermişti

  (Ç/N: İnternete göre vücudunda boynuzlar ve alevler olan efsanevi bir yaratık, uğur getirdiğini söylüyorlar)

  Motosikletine oğlunun adını verecek kadar çok seviyordu.

  "Piç.." diye sayıkladı Lian ile kavga ettiğini düşünerek.

  O kadar üzgündü ki, yalnız kalmak istemiyor, birine hava atmak istiyordu, bu yüzden tek bir kişiyi aradı; Kuea'nın çağrısını duyduğunda aceleyle onu görmeye gelecek olan kişiyi.

  "Beni bir gram bile sevmiyor. Benden hiç hoşlanmıyor."

  "Stresli olabilir, ağzı açık birisi, Hia Lian böyle işte." dedi Alone, Kuea'nın en iyi arkadaşı olan ve arkadaşının tüm çabalarını ve Kuea'nın Hie Lian'a verdiği sevgiyi bilen kişi.

  Kuea, İngiltere'deki eski bir yatılı okula gitmişti ve Kon Dearw veya namı diğer Alone, yanlışlıkla orada okumak için gönderilmişti. Böylece iki Taylandlı yakın arkadaş oldular ve farklı nedenlerle aynı üniversitede okumak için Tayland'a taşındılar.

  Kuea, ailevi sorunlar nedeniyle Wang ailesine katılmaya hazırlanıyordu.

  "Kızgın olmasına rağmen beni hiç sevmediğini söylemedi, ama bana kızgın olmadığında bile beni sevdiğini asla hissettirmedi..."

  Kuea, içmek ve boynundaki yumruyu indirmek için bardağı ağzına geri götürdü.

  Denemek için çok fazla alkolün olduğu birçok batılı gençlik partisine gitmişti, ancak Tayland'a döndüğünde bu yerlerden kayboldu fakat bir süre sonra eskisi gibi tekrar içmeye başladı.

  "Sarhoşsun, yeter artık."

  "Ama sarhoş olmak istiyorum, bunu evde de yapmak zorundayım nihayetinde, Lian'ın öğrenmesinden korkuyorum çünkü bunu öğrenirse bununla nasıl başa çıkabilirim ki, o benim her şeyim. O gerçekten benim her şeyim, ben küçükken Lian bana geldi. Norveç'te, okul dışındayken, ama hastaydım ve orada kalmak zorundaydım... Aslında evet, gelmişti çünkü Wang Amca onu zorlamıştı..."

  "Git uyu, uyandığında konuşuruz, yarın seni tekrar görmeye gelebilirim."

  "Hiç bu kadar üzülmemiştim... Asla barışmaya çalışmayacak, neredeyse bana neden bu kadar uğraştığımı unutturacak, biliyorum yapmazsam tatmin olmayacak ve beni hemen terk edecek, ama çoktan beni terk etti, geri dönmeyecek."

  Alone, arkadaşını nasıl teselli edeceğini bilmiyordu ama Hia Lian'ın bu meselenin bu şekilde ölmesine izin vermeyeceğini biliyordu, o ünlüydü ve ailesinin bira-likörünün tek varisiydi ama gerçek hayatta gerçek bir mafyaydı.

  "Yani ne yapmak istiyorsun?"

  "Nişanı bitireceğim, bu kadar yeter, siktirip gitsin, çok yoruldum."

"Ama bitirmeyeceğini söylemiştin. Önce sakinleşmen gerekmiyor mu? Sonra yine konuşalım."

  "Hie Lian'ın söylediği bu, evlenmek istiyorum, köprüyle ya da elektrik direkleriyle fark etmez, hatta Bangkok çöp tenekeleriyle evleneceğim, beni ne mutlu ediyorsa  öyle devam edeceğim!"

  "Hie Lian'ı yenebileceğini düşünüyor musun? Gerçekten bir hayalete benziyor, bu delilik ve kalıtsal bir şey."

  Sevgili arkadaşı için üzülerek kendi kendine içini çekti. Kuea'nın Hie Lian'a olan sevgisi muazzamdı, nasıl bilemezdi ki? Ona umut vermekteyse gerçekten kötüydü...

  Kuea bazı şeyleri saklamaya devam etmeyi kabul etse de saklayamadığı şey, Kuea okuldan beri davul çaldığı ve parmaklarına kadar pratik yaptığı için beyaz ellerindeki çizikler çok sık basılmaktan kaynaklanıyordu. Kendi okul grubu vardı ve sokakta davul videoları yüklediği bir YouTube kanalı var ve yüz binlerce takipçisi var.

  Her klibin görünür yüzü yoktu, vücudun sadece bir kısmı görünüyordu; uzun kollu siyah bir gömlek, uzun pantolon, başı örten ve sadece gözleri görünür bırakan bir şapka...

  Tayland'da, Avrupa'da popüler olmasa da Kuea'dan müzik yapması ve röportaj yapması istenmiş ama hiç katılmamıştı, yüzünü kimsenin bilmesini istemiyordu.

  Bir de motosikleti vardı, oğlunun dediği gibi kendi elleriyle modifiye edilmiş ama Hie Lian yüzünden dışarı çıkmak için kullanan bir motosikleti.

  "Eğer Hyegu'nun fareleri olsaydı, gitmesine izin verirdim, ama Bali'de bir gün gibiyim ki bu harika, dünyada daha fazla boktan şey olmayacak demek bu! Makasın var mı?"

  (Ç/N: Tamam bana göre bu ifade anlamsızdı, düzeltmeye çalıştım ama bağlama göre bence demek istediği şu ki; o biri olsaydı Lian'ın onu istemediğini anlardı ama o sadece kimseyi istemiyor çünkü onun gibi bir başkasını bulamayacak... Unutma o benim yorumum çünkü zaten referans aramaktan başım ağrıyor ve yok)

   "Makas mı? Hey, kendini öldüremezsin, seni piç. Dayan, ölemezsin."

  "Ölmeyeceğim. Biraz saçımı keseceğim, gözlerim artık görünmüyor."

  "Saç kesimi mi? Saçını kestirecek misin?"

  "Oh, üçe vurdurabilirim, bunu bir süredir yapmak istiyordum ama çok korkmuştum, ama Hie Lian şaşıracak, her şeyimi kesebilirim çünkü Taylandlıyım ve Taylandlı olmak özgür olmak demek, hayır ya da; köle olup sadece saçımı keseceğim."

  Kuea ölümüne sarhoştu, bu yüzden Alone'un şarap kadehini arkadaşının elinden kapmak için hızlı davrandı.

  "Kuea sen bir piçsin, sarhoşsun, uyu biraz, saç kesimim için sonrasında özel bir yere gideceğiz, şimdi kestirirsen uyanık olduğunda pişman olabilirsin."

  Alone, Kuea'dan biraz daha küçüktü,  bu yüzden onu kanepede rahat ettirmek için sürükleyemedi, arkadaşı için bir battaniye ve yastık almak için yukarı kata çıktı. Bulundukları ev, gri detaylar ve bazı küçük mobilyalarla siyah bir tarzda dekore edilmiş gizli evin bulunan bir binaydı.

  Zemin kattın yan tarafında motosikletin yanı sıra, yüksek sesli bir televizyon ekranı ve büyük bir ses sistemi olan siyah deri bir kanepe vardı. İkinci katta davullarınızla müzik yapmak için bir kayıt odası bulunuyordu.

  Avrupa'dan ithal edilen ve farklı açılarda yerleştirilmiş iki pahalı bateri seti vardı. Üçüncü kat yatak odasıydı. En üstte, dinlenmek ve manzaranın tadını çıkarmak için oturma alanı haline gelen teras bulunmaktaydı. Burası gerçekten bir erkeğin evi olduğu kadar zengin bir adamın da eviydi işte.

  Kuea ve Hie Lian'ın hayatlarının farklı zamanlarında var olan tek fotoğrafları; fotoğraflardan birindeki çocuk Nam Phraya'nın çok kibar ve temiz ve zengin kıyafetleri içinde gülümseyen genç torunuydu. 

  Yağla lekelenmiş başka bir fotoğraftaki kıyafetlerin aksine. Birkaç başka el aleti, kulağına takacağı birkaç vida ve motosikletiyle birlikte birkaç tane daha vardı, bu yüzden eski günlerdeki en eski fotoğrafını görmek için başını kaldırdı.

  Kuea'nın en iyi arkadaşı, "Yakında Qi Lin'e babasının ne kadar yakışıklı olduğunu göstermek için düğününe ait gizli bir fotoğraf getirecek" diye düşündü.

  İki tekerlekli motosikletli oğlunun varlığından haberi olmayan ve annesi tarafından sürülmekten hoşlanan bir babası vardı.

  (Ç/N: Kuea'nın Lian'ın haberi olmadan motosikleti gizlice kullanan kişi olmasından bahsediyor)

  Ancak Alone, en iyi arkadaşı Kuea'nın Lian'dan kaçmasının pek mümkün olmadığına dair bir önseziye sahipti çünkü Lian evlenmek istemeseydi bu güne kadar birlikte olmayacaklarını, onun bir elbise giymek istemeyeceğini düşünüp büyük nişan yüzüğü sol yüzük parmağına takmış veya her cuma onu randevulara çıkarırmış olurdu.

  Gilayn Wang'ın her zaman bir planı vardı...