[2gether] 5. Bölüm - Sarawatlizm'in Yükselişi

 Bölüm 5 - Sarawatlizm'in Yükselişi

  TineTheChic: Çocuklar! İyi haberlerim var!
  ThisisPope: Sarawat'ın sana yardım etmeyi kabul ettiğini söyleyeceksin, değil mi?
  TineTheChic: Nasıl bildin?
  ThisisPope: Öylesine tahmin etmiştim ama doğru mu?
  TineTheChic: Valla loto bile kazanırsın sen.
  Taroman: Nasıl yardım etmeyi kabul etti? Vücudun da işe dahil oldu mu?
  Hangi pozisyondaydın? Alt mı üst mü?
  TineTheChic: Çok fesatsın.
  FongChinaBoy: Kutlamak ister misin? Yakında özgürlüğüne kavuşacaksın.
  TineTheChic: Kutlamakmış, götüm. Yarın ders var.
  Onun yerine soda içebiliriz ama.
  FongChinaBoy: Artık coca-cola içmediğimi biliyor muydun?
  TineTheChic: Sahi mi? Sağlığına dikkat mı ediyorsun?
  FongChinaBoy: Hayır, Pepsi'ye göçtüm.
  ThisisPope: Neyse ya, bizden ne yapmamızı istiyorsun?
  TineTheChic: Green'e Sarawat'ın benimle çıktığını söyleyin. Nasıl söyleyeceğinizi siz seçersiniz.
  Taroman: Yalan oyunumuzu başlatmalıyız.
  FongChinaBoySen onu bize bırak.
  TineTheChic: Teşekkürler!

  'Kontrolsüz Yakışıklı' LINE grubundan gelen mesajları kapattımve yatağımın kenarında tek başıma mutlu bir şekilde gülümsedim.

  İşte burada. Proje, nihayet önemli adam Sarawat Gunthitanon tarafından onaylandığından, Green'i yok etme görevi şekillendi. Daha önce ağır bir şekilde itiraz ederken bu kadar kolay kabul etmeyi ona ne düşündürdü bilmiyordum.

  Bana yardım etmeyi kabul etmesi zarar vermezdi sonuçta. Birlikte bir yere yürüdüğümüzde kimse birlikte olduğumuzu düşünmeyecekti. İkimiz de uyumsuz uzun boylu adamlardık. Fiziksel görünüşümüze bile baktıklarında, herkes bizim sadece arkadaş olduğumuzu düşünecekti. Pekala, başarılı olan azgın yakışıklı homo Green hariç, çünkü şimdi onun istediği gibi erkeklerle çıkıyormuş gibi yapıyordum.

  Kalbini kırmak istiyorsa içeri gelsin. Sarawat'ın mükemmel yakışıklılığıyla karşılık vereceğim..

  Üstümü değiştirmeye gitmeden önce önümdeki dizüstü bilgisayarı kapattım. Hem yiyecek bir şeyler bulmaya hem de tamirciden Saraleo'nun telefonunu almaya gittim. El konulan telefonumu özlüyordum, bu yüzden telefonunu ucuza tamir etmesi için rastgele bir tamirciye gönderdim.

  Ama telefonu tamirciye gösterdiğim an...

  "Düzeltemedim." Tamirci bana cihazın kalıntılarını verirken haber verdi.

  "O zaman niye tamir edebilirim dedin?"

  "Denedim. Tamir için şirket servisine göndermenin tek bir yolu var. Ama muhtemelen yenisi için on bine kadar harcaman gerekecek gibi, başka çaresi yok."

  "Yani bunu düzeltmenin bir yolu yok mu?"

  "Sim kartı çıkardım, telefonla birlikte götür." Şaka mı yapıyordu, soruma cevap vermedi bile.

  "Ah, hadi ama..."

  "Ama bir teklifim var. Sadece beş yüz bahta ucuz bir Samsung'um var elimde."

  "Hah? Gerçekten mi?"

  "Evet. Ayrıca ücretsiz bir kılıf da veriyoruz."

  Anlaşma uzun sürmedi ve hemen kabul ettim. Ama kutuyu açtığımda beş yüz baht değerinde telefon... Kalbim...

  Samsung Hero.

  kandırıldım. Neden beni bunun için heyecanlandırmak zorundaydı?! Umutsuzca yatakhaneme geri döndüm. Sim kartı eski telefondan çıkarıp yenisine taktım. Çok geçmeden, sürekli olarak bir sürü mesaj belirdi. Bir sürü gelen aramanın yanı sıra çalmaya devam eden ve bana nefes alacak bir an bile bırakmayan bir sürü arama.

  Bu ne lan?!

  Sarawat'ın tüm sırlarının açığa çıkacağını umarak mesajı tereddüt etmeden açtım. Ama işe yaramazdı çünkü sadece farklı numaralardan gelen cevapsız arama bildirimleriyle doluydu.

  Siktir! Sarawat gerçekten çok ateşliydi. Bana vermemesinin nedeni buydu demek ki.

  Rrr~ 

  Hayır, Samsung Hero tekrar çaldı. Bu sefer de hiç umursamadan aramayı cevaplayarak bir kez olsun şansımı denemeye karar verdim.

  "Merhaba."

  "Merhaba, Sarawat mı?"

  "Uh..."

  "Ağh~ Sonunda aramama cevap vermene sevindim. Senden gerçekten hoşlanıyorum. Senin için her zaman gizlice abur cubur alıyorum. Arkadaşımdan senin bir kız arkadaşın olmadığını duydum bu yüzden de-"

  Karşıdaki kişinin cümlesini bitirmesine izin vermeden onu böldüm.

  "Üzgünüm ama ben Sarawat değilim."

  "Hah? Bu Sarawat'ın numarası değil mi?"

  "Evet, onun numarası."

  "O zaman sen kimsin?"

  "Arkadaşı." Ona cevap verince telefonu kapattı. Sadece rahat bir nefes alabildim. Aramadan kısa bir süre sonra Facebook'tan bir bildirim aldım. Felaketin yakında geleceğini hemen anladım.

  Gizli Grup #SarawatveEşleri
  Mena Chupoo: 
Sarawat'ı aradım ve biri cevap verdi. Onun kim olduğunu bilmiyorum. Sadece arkadaş olduklarını söyledi ama ona inanmıyorum.

  Bunu diğer insanlardan gelen bir dizi yorum takip etti.

  "Bir erkek mi? Eğer öyleyse arkadaşı da olabilir."

  "Muhtemelen 'Beyaz Aslan' grubunun üyelerinden biri."

  "Ona her zaman pasif demeye çalışıyorum. Neden bilmiyorum. Ama şimdi tekrar deneyeceğim."

  Durumun netleşmesinin ardından herkes dağılmaya başladı. Rahat bir nefes alarak oturdum çünkü Sarawat'ın hayranları olan Gerçek Ev Kadınları, Atlanta'dan daha korkunçtu. Ancak uzun süre barışçıl olmayacaklardı çünkü yüksek frekanslı dalganın geçmiş kısmı yüksek bir yıkıcı güce sahipti.

  Önceki mesajlar gönderildikten hemen sonra, güçlü Samsung Hero'dan gelen aramalar aniden bir saniye bile duraklamadan çalmaya başladı.

  Bütün gece de böyle devam etti.

  Öğleden sonra derslerinden iki saat boyunca boş olduğum için çetem, kafasını dolduracak diyaloglar düşünerek Green'i yasaklama görevine gitmeye hazırlanıyordu. Dev eşcinselin öğleden sonra derslerimizden sonra her gün olduğu gibi bizi selamlamak için görüneceğinden oldukça emindik.

  "Bugün geleceğinden emin misin, Fong?"

  "Belki yakında. Daha ne kadar var, Peuk?"

  "Hadi birlikte geriye sayalım! 5,4,3,2,1!"

  "Tine~" Kahretsin! Çok dakik. Geri sayım biter bitmez Green'in musallat sesi sanki daha önce bir yerde saklanıyormuş gibi geldi.

  "Ne istiyorsun?" dedim kararlı bir şekilde. Green'i çok cesur bir şekilde yavaş yavaş yanımdaki koltuğa otururken izledim.

  "Zaten biliyorsun ama yine de sormaya devam et. Ben sadık bir insanım. Bir şey satın almak, sonsuza kadar sahip olmak demek. Seninle ilgilenmekten vazgeçmeyeceğim."

  "Senden sıkıldım."

  "Yakında, bu aşka dönüşecek."

  "Neden gidip başkasından hoşlanmıyorsun ki?"

  "Ben tek kişilik bir adamım. Her seferinde bir kişiye asılırım. Her seferinde bir tane yaparım."

  "Sanırım gidip başka birine asılmak zorunda kalacaksın," diye ilahi bir ses yükselsi. Ohm, sosyal medya ünlüsü sonunda konuştu.

  "Ne kastediyorsun?"

  "Bilmem, öylesine söylüyorum işte."

  "Ben şimdi çıkıyorum. Merkez binaya gideceğim. Sonra görüşürüz çocuklar!" Tam ayağa kalkıp ve konuştum. Uyuşturulmuş bir köpek gibi asık suratlı aptal Green'i gömmek için çukur kazmayı beklerken gülüyordum. Ne bekliyorsunuz, arkadaşlar? Beyaz bayrak zaten elinizde.

  "Merkez binada ne yapacaksın? Biriyle mi buluşacaksın?" Fong kendini tutmadı, akıntıya dikkatle devam etti.

  "Sadece tuvalete gitmek istiyorum."

  "O kadar uzağa gitmek zorunda mısın sanki? Onu görmek istediğini kabul et."

  "Neyden bahsediyorsunuz siz? Sonra görüşürüz."

  "Seninle gidiyorum." Green beni hızla çekti.

  "Gitme. Sadece mutluluklarını mahvedeceksin. Burada otur," dedi Peuk, yerini değiştirmek için cömertçe uzaklaşmam için bana bir işaret vermeden önce. Kahretsin, göz kırpmadan daha az belirgin olabilirdin. Gözlerinde asit varmış gibi çılgınca kırpıyordu.

  "Kiminle buluşacaksın, Tine?"

  "Hadi ama! Bazı şeylerin bilinmez kalması daha iyi." Tamamen pürüzsüz müydüm? Şimdi bir sırrı olan biri gibi mi görünüyordum?

  "Birinin peşinde misin?"

  "Gerçekten tuvalete gitmem gerek." Bu şekilde ciddi görünebilsem deama aynı zamanda sahte de görünüyordum. Tine TheChic'in yöntemini kullan ve her durumda hayatta kal. Green bile beni takip edebilmek için çığlık atmaya hazırdı.

  Neyse ki Ohm, Fong ve Peuk beni takip edemeden onu yakaladılar.

  Kendimi onlardan gerçekten plan yüzünden ayrımadım. Aslında onu görmeye gitmek istiyordum. Evet, Sarawat'tan bahsediyorum. İngilizce dersinin neredeyse bittiğini fark ettiğim için ona Samsung Hero'yu vermem gerekiyordu. Hızlıca binaya yürüdüm.

  Ama oraya vardığımda...

  Tek gördüğüm, odanın önünde düzgün bir el yazısıyla yazan beyaz bir kağıt oldu.

  'Sınıfın önüne her türlü abur cubur ve içeceği asmayı bırakın.'

  Profesör çok fenaydı. Karıları güçlerinin bir kısmını göstermiş olmalıydı. Sonunda, gülmem için garip bir şey oldu. Kapının önüne oturdum ve çok geçmeden beyaz kapı açıldı. Öğrenciler kovanlarından çıkan arılar gibi dışarı çıktılar. Etrafa bakmaya çalıştım ve Sarawat'la arkadaşlarının birbirlerini ittiğini gördüm.

  "Burada ne yapıyorsun?" Sarawat beni görür görmez sordu.

  "Seni bekliyorum. Şimdi telefonları değiştirelim."

  "Wat, biz önden gideceğiz. Inthanin Cafe'de görüşürüz." Arkadaşlarından biri Sarawat'tan ayrılmadan önce konuştu.

  "Hmm. Seni oraya kadar takip edeceğim... Telefonum yerinde mi?" Cümlesini bitirir bitirmez bana sormak için döndü ve birlikte binanın koridorunda yürüdük.

  "Düzeltilemez. Geriye kalan tek şey bu." Boktan fonksiyonları olan ünlü marka telefonu çıkardım.

  Sarawat sadece sustu ve cevap vermedi. Bu beni biraz korkutmuştu açıkçası.

  "A-Ama annem para gönderir göndermez..."

  "Boşver." Kalın eli telefonu elimden alıp cebine koydu. Aynı zamanda, bir şey almak için diğer eline uzandı.

  "İşte telefonun."

  "Bebeğim!" Bu topraklarda en çok özlediğim şeydi!. Gerçek sosyallik yaratılmalıydı! Aldıktan sonra kocaman bir gülümseme gönderdim ona.

  "Bu kadar çok heyecanlandın, ha?"

   "Pekala, bayıldım. Nasıl sorumluluk almamı istersin? Şu anda param yok. Kendime bir şeyler atıştıracak param bile yok. Kalbim..."

  "Gerek yok dedim ya." 

   "O zaman sen ne kullanacaksın?"

  "Yenisini aldım zaten."

  "Hah?!" Sikeyim seni, piç! Son zamanlarda beni endişelendirdin. Sonunda, iPhone'un en son sürümüne sahipti.

  "Yeni numarayı değiştirdin mi?" Ona sordum.

  "Telefon trajedisi olduğundan beri zaten değiştirdim. Endişelenmene gerek yok." Görünüşe göre o dikkatli bir insandı.

  "Demek ki bana numaranı vermiyorsun?"

  "Fazla olma," diyerek gözlerini devirdi.

  "Bu arada sana daha önce anlattığım kişiyle ilgili bir hikayem var Green. Bugün arkadaşlarıma ona söylemelerini söyledim..." Daha konuşmamı bitirmedim ama uzun bacaklı adam öne çıktı ve hiçbir şey söylemedi. Sonra yapılması gerekeni yaptım... Derin bir iç çekerek onu takip ettim.

  Bekle! O neredeydi? Çoktan gitmişti.

  Lanet olsun ! O bir insan mı yoksa hayalet miydi? Beni beş dakika boyunca merdivenlerde rastgele durmaya bırakarak bir görünüp bir kayboluyordu. Kısa bir süre sonra adam sonunda duygusuz yüzüyle omzumu dürttü.

  "Çok hızlı yürüdün."

  "Yavaş olan sensin. Sessiz olma vaktin. Şimdi arkadaşlarımı görmeye gitmeliyim." Elinde taşıdığı bir sürü abur cuburu elime koyarken konuştu.

  "Bunlar da ne?"

  "Atıştırmalıklar."

  "Onu anladım, sen niye yemiyorsun?"

  "Biri bana verdi ama hoşuma gitmedi."

  "Hayranlarından mı? İyi servisleri var. Etkileyici."

  "Um..."

  "O zaman... Bunların hepsini alabilir miyim?" diye utanarak sordum.

  "Hepsi senin. Bu akşam müzik kulübünde görüşürüz."

  "Peki." Başımı salladım. Uzun boylu figür yavaşça gözümden kayboldu. Aniden arkadaşlarından biri belirdi.

  "Adın Tine mı? Wat nereye gitti? Onu gördün mü?"

  "Hmm. O tarafta yürüyordu." Gittiği yönü işaret ettim.

  "Teşekkürler. Hayranlarının davranışlarına bak, durmadan atıştırmalıklar sunmaya devam ediyorlar." Elindeki poşetleri gösterdi. Üzerinde Sarawat'ın adı olan bir sürü atıştırmalık dolu plastik poşet tutuyordu.

  "Ehh? Ya bunlar? Bu da hayranlarından hediye değil mi?" diye sordum tüm atıştırmalıkları elimde tutarak.

  "Hayır. Bir süre önce onu kampüs kapısının önünde bunları alırken gördüm. Neden bahsediyorsun sen?"

  "Oh."

  "Neyse, şimdi gitmeliyim. Görüşürüz."

  Sadece ayakta durup kafamı kaşıyabildim. Demek bu onun kendi atıştırmalıklarıydı. Hayranlarından bir sürü atıştırmalık aldığını biliyordum ama neden bunu kendi parasıyla almak zorundaydı ki? O gerçekten garip bir insandı. Bunu düşünmek istemiyordum bu yüzden her zamanki gibi sakince yürüdüm.

  "Bugün antrenmanımıza başlamadan önce iki şeyi duyurmak istiyorum. Öncelikle gitar kulübünün tüm üyeleri bir klip çekip ilerlemenizi değerlendirmek için bize göndermeli. Zaten gitar çalmayı bilenler basit bir gitar çalmalı. Ve öğrenmeye yeni başlayanlar için, temel sekiz akoru çalarken kendinizi kaydedin ve tahtada yazılı e-postaya gönderin."

  "Uh... O da ne?" Odayı uğultu sesleri doldurdu. Özellikle benim sesim, tüm insanların arasındaki en yüksek sesti.

  Bu müzik derslerinin ikinci günüydü ve gerçekten kalbe nüfuz eden bir şey olmalıyken onun yerine bize çok iş veriyorlardı.

  "Şşşt. Sessiz olun. Video klip göndermeyen herkes kulüpten çıkarılacak," dedi diktatör Disathat.

  "Öleceğiz."

  "Ölmeyeceksiniz. Kızlara hava atmak için gitar çalmak için bile öğrenilebilir. Böyle çok insan var."

  "Facebook kullanıyorsanız oraya yükleyip videoda beni etiketlemeniz yeterli. İzleyip yorum yapacağım. Mümkün olduğunca nazik yorum yapacağıma söz veriyorum." Hayır.

  Herkese göstermek için Facebook'ta yayınlamaya cesaret edemezdim. Sarawat'ın da yayınlamayacağını da biliyordum. Nedenini bilmek ister misiniz? Facebook'u yok da ondan!

  "İkincisi, ALter Ma Jeeb Fair adında bir müzik etkinliği olacak. Eğitimin sonunda her şeyi açıklayacağım. Şimdi, pratik yapmaya başlayın. Çabuk!" Sarawat'a sinir bozucu bir şekilde dönmeden önce tek başıma yakınmaya başladım.

  Köt o an tekrar geri geldi. Dünkü gitarı kullanarak pratik yapmak zorunda kaldım. Bugün yenisini almayı tamamen unuttum. Ayrıca bana yeni bir gitar bulmayı teklif eden kıdemli de bir tane bulamamıştı. Kötü şans tamamen benimdi!

  On dakika yarım saate dönüştü. Şimdi, parmağım küçücük bir bataklık gibi ezilmeyeli neredeyse bir saat oldu. Kafamda dersin bitmesini ummaya devam ettim sadece.

  "Tine, parmakların yaralıysa dinlenebilirsin." dedi Air bana neredeyse bir saat acı çektikten sonra.

  "Gerçekten mi?"

  "Evet, dinlen biraz."

  "Teşekkür ederim."

  "Bugün hepiniz iyi iş çıkardınız. Dersin sonu." Ne?! O zaman neden bana durmamı söyledin! Ah, bu müzik çocuklarının saçmalıklarından nefret ediyordum. Benimle dalga geçiyorlar gibiydi ama aslında geçmiyorlardı. Birinci sınıf öğrencilerini zeki gösteriyorlardı ama aslında biz tamamen aptaldık.

  Kıdemlilerin mola vermesinin ardından kulüp başkanı Disathat, salonun önünde dururken kollarını kavuşturdu.

  "İkinci duyuru." Saate kadar tutturmakta gerçekten iyiydi. "Önümüzdeki hafta müzik insanlarının bir araya geleceği bir etkinlik yapacağız. Bu nedenle yarın, yeni üyelerin merkez bina kantininde etkinliğin tanıtımına yardımcı olmalarını ve dikkat çekmelerini ve bağış toplamalarını istiyorum."

    "Hangi şarkıyı söylüyoruz? Kim söylüyor?" Biri sormak için elini kaldırdı.

  "Bu etkinlik için bir grup oluşturacağız. Vokalisti, Mimarlık Fakültesi'nden Taem. Baterist Boom, gitaristleri Jan ve Sarawat çalacak."

  Herkes başıyla onayladı. Yarın müzik çalmak zorunda olanlar, doğuştan gelen fon müziğine sahip birinci sınıf öğrencilerdi. Sarawat oradaydı yani bu yılki etkinlik muhtemelen her zamankinden daha heyecanlı olacaktı.

  "Ve üyelerin geri kalanı broşür dağıtmaktan sorumlu."

  "Peki."

  "Yarın öğleden önce, dersiniz bittiğinde, kulübe uğrayın ve müzik aletlerini taşımamıza yardım edin."

  "..."

  "Anladınız mı? O zaman gidebilirsiniz. Ben acıktım, hadi görüşürüz." Kendi kendine mırıldandı ve sonra ortadan kayboldu. Diğerleri sırayla ayrılmaya başladılar, sadece hala bir şeyler yazan Sarawat'ı bıraktılar.

  "Gitmek istemiyor musun daha?" Cevabını bildiğim halde soruyordum. Belki o da kışkırtıcı bir ifadeyle 'Bilmene rağmen soruyorsun! diye cevap verecekti. Görelim bakalım...

  "Bilmene rağmen soruyorsun." Bingo! Yine turnayı sol gözünden vurdum!

  "Sana bir şey sorabilir miyim?"

  "Sadece söyle."

  "Gitar telleri markası olan Da-da mıdır nedir işte, onları nereden satın alabilirim?"

  "D'addario?"

  "İşte ondan!"

  "Onu buralarda satın alamazsın."

  "Gerçekten mi? O zaman nereden satın alabilirim? Gitarın telleri elimi acıttı." Alçı kaplı parmaklarımı göstererek konuştum.

  "Benim gitarımı kullanmak ister misin?"

  "O zaman sen ne kullanacaksın?"

  "İki gitarım var." Baştan niye söylemiyorsun madem?

  "Sahi mi? Bir tanesini ödünç alabilir miyim?"

  "Imm... Ama gelip kendin almalısın."

  "..."

  "Odamda."

  "Tamam. Nerede yaşıyorsun? Almak için daha sonra uğrarım."

  "Gerek yok. Seni oraya götüreceğim." Kalbim... O sadece iki cümle için kibar olsa da gerisi bana ölümcül derecede kaba davranmasıydı.

  Sarawat'ın gitar çalmasını uzun süre bekledim. Gökyüzü kararmaya başladığında, aletleri ve eğitim odasını temizlemek için koşturduk. Daha sonra bu adamın odasına gittik; şu hiçbir şeyle ilgilenmeyen adamın odasına.

  Odası, üniversitenin yakınında, beşinci katta, 555 numaralı binada, 5 numaralı binada yer almaktaydı. Odasına girdiğimde gerçekleri keşfettim... Odası zifiri karanlık ve boştu. Duvarlar dahil her yer siyahtı.

  "Buranın senin odan olduğuna ve perili bir ev falan olmadığına emin misin?"

  "Yatağın altında bir hayalet var."

  "Siktir!"

  "Benimlesin, korkacak bir şey yok." Daha sonra sırt çantasını çıkardı ve kendini yatağa attı ve seksi göbeğini rahatça göstermek için uzandı.

  Masasının üzerinde bir yığın siyasi belge gördüm ve geri kalanı odaya dağılmış müzik kitapları ve kağıt akorlarla doluydu. En sevdiği renk siyah diyebilirdim açıkça.

  "Gitarın nerede?"

  "Kitaplığın yanında."

  "Ah.. Oradaymış."

  "Kimsenin gitarıma dokunmasına izin verme. Sıkıca tut. Bu çok pahalı bir gitar."

  "Ona bu kadar sahipsen, neden baloncuklu naylona sarmıyorsun?"

  "Hala gitarımı istiyor musun?"

  "Şaka yapıyorum. Çok teşekkür ederim. Şimdi gidiyorum." Gitarı aldım ve gitmeye hazırlandım.

  "Bekle!"

  "..."

  "Henüz ayarlamadım."

  "O zaman acele et. Açım." Kalın el gitarı almak için uzandı ve telleri odakta ayarlamaya başladı. Sadece meraktan odaya bakmaya başladım.

  "Buzdolabında ekmek var." Birden konuştu.

  "Hah?"

  "Acıktığını söyledin, değil mi? Bu uzun sürebilir."

  "Ciddi misin?"

  "Evet."

  Çok fazla sormak istemedim. Açlığım milyon kat daha önemliydi. Sarawat'ın beni bir şeyler atıştırmaya davet ettiğini duyduğumda, görgü kurallarını umursamayı bırakıp yiyecek bulmak için buzdolabını açtım.

  Kalbim... Donmuş sosisli ekmek, çok sertti. Isırmak imkansızdı.

  "Kıdemlilere göndereceğini klibi düşündün mü?" Yatağa, uzun vücudunun yanına oturdum ve ağzım hâlâ ekmeği çiğniyordu.

  "Daha değil."

  "Neden Scrubb'dan Yakın şarkısını çalmıyorsun? O şarkıyı severim."

  "Hayır, akkorları zor."

  "Ama çalmanı istiyorum."

  Sarawat gitarı bir anlığına bıraktı ve sonra bana vermeden önce bir şeyler yazmak için bir kağıt kaleme uzandı.

  Dmaj9 / Dmaj9 / Amaj7 A6 / A6 / C#m7 / C#m7 / F#7sus4 / F#7

  Ah! Bu akor mu yoksa tüfek modeli mi? Sadece bakmak bile başımı döndürdü.  

  "Bu ne lan?"

  "Çalmak istediğin şarkının giriş akoru. Yeterince dağınık mı?"

  "Lanet olsun! Akorların bu kadar zor olacağını kim bilebilirdi? Telleri ayarlamayı bitirdin mi?"

  "Daha değil."

  Telleri ayarlamak hakkında hiçbir şey bilmediğim için ona inanıp artık tartışmayı bıraktım. İlk başta oturdum ve onun bunu yapmasını ilgiyle izledim. Sonra sıkıldım ve onun çizgi romanlarından birini okudum. Tek yaptığım okumak, ekmek yemek ve başka bir şey değildi. Ona bakmak için döndüm ama daha bitirmemişti.

  Zamanımı değerlendirmek için bir aktivite aramaya karar verdim.

  "Merhaba, kıdemliler. Ben Tine ve şık, kaygan ve sevimli bir tatlıyım. Bugün sizlere temel akorları çalmak için mükemmel bir gün, o yüzden hadi dinleyelim."

  Kullandığım gitar Sarawat'a aitti. Üzerine isim kazınmıştı ve videodan açıkça görülebiliyordu. Ancak, video klipte havalı ve samimi görünmem gerektiği için bunu umursamadım.

  "Hadi C akkorundan başlayalım."

  Trung~

  "Yanlış!"

  "Lanet olsun! Sözümü kesme! Video çekiyorum şurada."

  "Çünkü yanlış tele bastın."

  "Bu doğru mu?"

  "Yaklaş, sana öğreteceğim." Videoyu durdurdum ve itaatkar bir şekilde onu takip ettim. Sarawat bana hangi tele basacağımı öğretti. İlerlememi hızlandıran tüm temel akorları bana yeniden öğretti. Onun gerçekten iyi olduğu inkar edilemezdi.

  Klibi tekrar odanın köşesinde kaydetmeye başladım. Bitirdikten sonra, yakışıklı adam hala gitar tellerini ayarlamayı bitirmemişti. Sinirlenip yatağında tepinmeye başladım.

  "Benimle dalga mı geçiyorsun? Neden hala ayarlamayı bitirmedin?" Heyecanla sordum, sonra geniş yatağına uzandım.

  "Bitti."

  "Sonunda! Artık ödünç alabilirim. Yeni teller alır almaz bunu sana geriye iade edeceğim."

  "Önce videomu kaydetmek için kullanacağım."

  "Ne istersen yap. Uykum geldi." Yaklaşık iki saattir odasındaydım ve sanırım daha eve gidemezdim. Bu yüzden yatağına mutlu bir şekilde uzandım, salyasıyla dolu olduğunu düşündüğüm bir yastık çektim ve telefonumda bir oyun oynadım.

  Yumuşak gitar sesi kulaklarıma girip dikkatimi oyundan aldı. Şimdi, yakınımdaki yakışıklı yüzün dörtte birine odaklandım ve kafamda bir sürü soru belirdi.

  İyi hatırlıyordum; giriş kısmı, Sarawat'ın çaldığı şarkının iki saat önce şikayet ettiği şarkı olduğunu fark ettim. Cehennem kadar zor olduğunu söyledi ama neden sonunda çalmayı seçti ki?

  "Herhangi bir kelime söylemek için çok yakın.
  Kimseye bakamayacak kadar yakın.
  Nefes almayı bırakacak kadar yakın olduğumuzda,
  O kadar yakınız ki bugün sadece sen ve ben varız."

  Scrubb grubunu çok seviyordum. Onları o kadar çok seviyordum ki, uzun adamın derin sesiyle birlikte şarkı söylemeden edemiyordum. Bilmiyorum ama 'Yakın' şarkısı bana hayatın çok tatlı olduğunu hissettiriyordu. Yani kawaii. Lanet olası Rilakkuma.

  "Belki de tesadüfen benimle tanıştığın için,
  Belki tesadüfen burada beraber olduğumuz için.
  Çünkü bunun nasıl bir şey olduğunu asla anlamadın.
  Ve böyle mi sürecek hiç anlamadım.
  Bir kez olsun konuşmazsak, bugün kimse anlamayacak.
  O gün sen katiyen, ben bunun nasıl bir şey olduğunu asla anlamadın.
  Kendini nasıl durduracaksın..?"

  Sarawat gibi pejmürde bir adamın bu şarkıyı söylerken oyuncak ayı gibi görünebileceğine inanamadım. Kalbim...

  Bugün ilk tanıtım etkinliğiydi. Kendimi oradan geçen öğrencilere broşürleri dağıtmamız gereken merkez binaya sürükledim. Ben de kulübün aletleri odadan kafeteryaya getirmesine yardım ettim ve arkadaşlarımı Green'e karşı bir strateji tartışırken bıraktım.

  Hepinizin bildiği gibi, üniversite kafeteryası evrendeki en işlek yerdi. Ama elbette benim görüşüme göre. Kıdemliler, broşürleri bana ve kulüp arkadaşlarıma, her biri kalın bir yığınla dağıttı. Daha sonra daha fazla insanın olduğu bazı noktalarda dağıtmak için bizi gruplara ayırdılar. Sarawat'ın göreviyse; buradaki insanların dikkatini çekmekti.

  Ve iyi zaman geldiğinde; 5,4,3,2,1!

  "Selam~"

   "Ah!"

  "B-burada ne yapıyorsun? Oh, Sarawat'mış!"

  "Sarawat~!" Siktir! Bu kızlar cidden korkunçtu. O kadar öteden bile onu gözlerine kestirebiliyorlardı. Sanki gözlerinde teleskop varmış gibiydiler.

  Kafeteryadaki insanların çığlıkları arasında Modern Dog grubunun 'Ta Sawang' şarkısına geliyorlardı. Sahnenin önüne koşabilmek için hepsi çatallarını ve kaşıklarını bıraktılar. Video kaydetmek için telefonlarını çıkarmayı unutmadılar ve en önemlisi, bu videoların hedefi oradaydı...

  Kampüsün en ateşli adamı...

  Vokalist de yakışıklıydı. Diğer gitarist de tatlıydı. Neden onlara dikkat etmiyorlardı? Neden sadece Sarawat'ı görüyorlardı? Ama onları suçlayamazdım çünkü ben bile sadece ona odaklanmıştım. O kadar uzakta dururken bile, üyeler arasında en göze çarpan oydu. Şarkı bittiğinde vokalist heyecanlı bir sesle mikrofondan konuştu.

  "Teşekkürler! Biz müzik kulübünün temsilcileriyiz."

  "Sarawat, senden hoşlanıyorum!"

  "Sarawat, en ateşlisi sensin!"

  "Arkadaşımız burada çok popüler," diye alay ettiler. Ancak adamın yüzünde hiçbir duygu ya da çevresinde olup bitenler hakkında herhangi bir bilgi yoktu.

  "Bugün hepinizi 22 Haziran akşamı saat beşte gerçekleşecek olan yaklaşan konserimiz The Alter Ma Jeeb Fair'e davet ediyoruz. Müziği seviyorsanız gelin bize katılın! Yemek tezgahları da mevcut."

  "Sarawat'ı da yiyebiliyor muyuz?"

  "Yahh~"Önümdeki bir grup eşcinselin utanmadan çığlık attığını ve alay ettiğini gördüm. Sarawat gibi insanların aşağı baktığı noktaya kadar flört ediyorlardı.

  Devam eden sahne etkinliğini görmezden geldim. Yoldan geçenlere broşür dağıtmaya devam ettim. Olaydan sonra herkes dağıldı. Müzik kulübü üyelerini tekrar gülümseten şey, sonunda insanlar gibi öğle yemeği yemek oldu.

  "Nerede oturuyorsun?" Sarawat sahneden indikten sonra sordu.

  "İşte. Çantanı burada bırak." Başını salladı ama bir şey söylemedi.

  Daha sonra yemeğini sipariş etmek için bir yemek tezgahına gitti ve ben de onu çok uzaklaşmadan takip ettim. Ama ben kuyruğa giremeden kızlar da yiyecek alıyormuş gibi yaparak hemen koştular. Beni sürekli ağlayan bir mideyle kuyruğun sonunda bıraktılar. Şans eseri önce en sevdiğim Blue Hawaii'yi aldım. Bu yüzden biraz memnuniyetle grubu beklerken içmeye başladım.

  Ancak uzun bir süre bekledikten sonra sanki hiç yiyemeyecekmişim gibi geldi. Sarawat yemekle sıranın dışına çıktığında aç bir köpek gibi gözlerim Sarawat'ın tabağına bakmaya başladı.

  Uzun boylu adam bana doğru yürüyüp yaklaştı. Elimdeki içeceği içmeden önce yemek tabağını elime koydu. Daha sonra kullandığım pipetle utanmadan içti.

  "Bu ne?" diye sorduğunda ben sadece şaşkın şaşkın durabildim.

  "B-Blue Hawaii."

  "Hmm. Çok lezzetli. Hadi değiş tokuş yapalım." Sonra beni orada Sarawat'ın halka açık eşlerinin tuhaf bakışlarıyla orada bıraktı.

  Tükürüğümle Blue Hawaii nasıl lezzetli olabilirdi ki?

  Elimdeki yemek miydi? Bu neydi? Neden kendi yemiyordu? Ne içindi bu?

  Merak edebiliyordum çünkü cevapları olmadığını biliyordum. Green ortalıkta yoktu, peki neden sadece oyunculuk için bu kadar çok şey yapmak zorundaydı? Anlamıyordum.

  Ama açlıktan öldüğüm için yemeği mutlu bir şekilde yedim. Çok lezzetliydi!

  Odama döndüğümde, uyumaktan başka bir şey yapmak istemediğim için hemen yatağıma kıvrıldım. Sonunda yorgunluktan uyuyakaldım. Uyandığımda, karanlıkta sürekli çalan zilin sesini duydum.

  Işıkları açmayı unutacak kadar uyudum. Cep telefonunun ışıkları yanmaya devam etti. Ama can sıkıcı olan şey telefonumun sesiydi. Neden biplemeye devam ediyordu ki? Yakışıklı olduğumu biliyorum, beğenileri farklı günlere bölemez misin?

  Ding, ding, ding, ding, ding, ding.

  Yeter! Bunlar tribün müydü Allah aşkına

  O kadar sinirlendim ki uyuyamadım. Elimi çektim ve yanımda duran telefonu elime aldım. Bip sesini durdurup uyumaya devam etmeyi umarak sessiz moda çevirdim. Bildirimlerin Instagram'dan geldiğini gördüm ve bir anda gürültüm uykumu bozdu.

  İtaat etmeyi reddeden el bir an üzerine tıkladı ve Instagram'daki müzik kulübünden bir gönderi olduğunu anladım.

  ❤ ️4,266 Beğeni
  PopülerMüzikDerneği: Bay Sarawat'ın Klibi

  Klibi izlemek için tıkladım ve Sarawat'ın Scrubb'dan 'Yakın' şarkısını söylediğini gördüm. İlginç bir şey görmedim, bu yüzden yorumları okumak için hemen aşağı kaydırdım. Rüya gibi bir bakışla karşımdaki karaktere baktım. İlk okuduğum yorum tanımadığım birindendi. Eee?

  Sarawatlism: Instafean'ı nasi özel yapablrimn?

  İnsan dilini nasıl yazacağını bile bilmiyor muydu? Kelime tahmin etme yeteneğim olduğu için, 'Instagram'ı nasıl gizli yaparsın' yazmak istediğini var saydım. Ne gerçek bir bufalo, doğru yazamıyordu bile. Adını görmek için aşağı kayıdıp bir süre konsantre oldum. Karanlık dünyanın aniden parlaması uzun zaman aldı.

  Uyuşukluk sonunda kayboldu.

  Vay, Sarawat! Sonunda insanlar gibi bir Instagram hesabına sahip oldun!

  Lalia_vista: #Sarawatlism Sarawat, lütfen hesabını gizli yapma
  Morkpeeisreal: #Sarawatlism Sarawat, hesabını açık yap, lütfen~
  Beebehoney: Sarawat, Instagram'ın artık kişisel seçeneği yok.

  Saniyeler içinde çeşitli yorumlar yazıldı.

  Ama asıl nokta bu değildi. Mesele şu ki, ben de video klipte etiketlendim. Sarawat'ın videosunda neden beni etiketlemek zorunda olduklarını merak ettim. Bu yüzden sayısız yorum okuyana kadar aşağı kaydırdım ve telefonumun neden daha önce bip sesi çıkarmaya devam ettiğini gördüm...

  Fern1012: O sen misin? @Tine_Chic
  Arisapam: @Tine_Chic Since Ne zaman bu kadar yakınlaştınız?
  Tumcamel: Sarawat'ın arkadaşlarının bile orada hiç bulunmadığını duydum, Tine'a nasıl izin verdi ki?
 Por_pang: Bizim gürültümüz #SarawatVeEşleri

  Bekle, bekle, bekle. Odanın içinde mi? Bu ne? Ne oldu lan?

  Videoyu tekrar izledim ve...

  Siktir!

  Tükürüğüyle dolu bir yastıkla yuvarlanan bir canlı vardı... O bendim... Kahretsin... Hayalet panjur gibi görünüyordum!

  Sarawatlism: Bunu nasıl özel yapaaablrm?

  Bufalo hala hesabını nasıl gizli hale getireceğini soruyordu. Buraya kaydolan sensin, seni aptal orospu çocuğu! Bir bok bilmiyorsun! Takipçileri binlerce kişiye ulaştı ama hala hesabını kişisele alma konusunda yaygara koparıyordu. Lütfen önceki yorumları okuyarak sorguya çekiliyordum, o yüzden lütfen. Biraz zamana ihtiyacım vardı.

 Tine_Chic: @Sarawatlism Insta da ne yaşıyorsun sen?
 Boss-pol: @Sarawatlism @Tine_Chic Onu ben ekledim.
 Tine_Chic: @Boss-pol @Sarawatlism Oh, müzik klipleri yayımlamak için mi?
 Boss-pol: @Tine_Chic @Sarawatlism Hayır. Seninle flört etmek için olduğunu söyledi.