[2gether] 25. Bölüm - CTRL S

 Bölüm 25 - CTRL S

  Müzik Festivali etkinliği yaklaşıyordu. Günlük rutinim yarışmadan önceki hafta çok değişti. Sabah kalkıyor, giyiniyor, Sarawat ile yemeğe çıkıyor, sonra okula gidiyordum. Öğleden sonra arkadaşlarımla öğle yemeği yemek için dışarı çıkardım ve Sarawat'la Beyaz Aslan çetesiyle buluşurdum. Akşam geç saatlere kadar prova yapmalarını izlemek için antrenman odasında tekrar buluşurduk.

  Bugün aynı gündü ve neredeyse sürünerek yatağa girdim. Sadece Sarawat'a "Ölebilir miyim?" diyebildim çünkü vücudumun her yeri ağrıyordu, ve bu onun hatası olduğu için... "Beni banyoya götür."

  "Kendi başına git." Birkaç gündür bana değer verse de şimdi tekrar şakalaşmaya başlamıştı.

  "Kalkmak istemiyorum. Dün gece beni sabahın üçüne kadar uyanık tuttun."

  "Sürekli uyuduğunu görüyorum. Ne zaman uykunu kaçırdın?"

  "Ama uyandığımda beni görmedin."

  "Dün gece beni beklememeni söylemiştim. Geri dönmeni söylemiştim ama sen bekledin."

  "Hayır. Korkarım metresinle kaçacaksın." Dürüst olmak gerekirse, sebep bu değildi. Sarawat'ın bütün gün çok sıkı çalışmaktan yorulduğu için araba kullanırken uyuya kalmasından korkuyordum.

  Pam ve arkadaşları Chiang Mai'yi ziyaret ettiğinde hayatlarımız korkunç bir hal aldı ama her şeyin yanlış anlaşılma ve fazla düşünme olduğu ortaya çıktı. O günü açığa kavuşturduktan sonra hiçbir sorunumuz ya da tartışmamız olmadı. Hasta olduğum zamanları düşündükçe, Sarawat'ın uyurken neredeyse bir ölü gibi göründüğü, yorgunluğunu daha çok anladım.

  Telefonlarıma cevap vermedi ve geri arayamayacak kadar tembel olduğunu söyledi. Bu yüzden aramalarımı görünce aceleyle benimle yemek yemek için kafeteryaya koştu. Sarawat, benimle olduğu zamanlar dışında nadiren konuşan birisiydi. Birlikte olduğumuzda, ona ciddi bir şekilde sorarsam sorularıma açıkça cevap veriyordu. Birisi ona ilişkimizin ne olduğunu sorarsa, dürüstçe cevap veriyordu ama kimse sormadan duyuracak kadar değildi.

  Mesele şu ki, onu anlıyordum. İşler yolunda değilse, daha iyi geçinmek için yavaş yavaş uyum sağlamalıydık. Aramız iyi değilse, yavaş yavaş ona karşı daha hassas olmak için bir melodi bulmam gerekiyordu ama 'artık kızgın değilim' dersem hemen beni dinliyordu. Fakat o aptal yüzünü her gördüğümde öfkem geri geliyordu.

  Son zamanlarda, bir sorun olduğunda ve çözümden memnun olmadığımda, söylemek için acele ettim. Ben de sinirleniyordum çünkü o diğerleri kadar zeki değildi. Bu nedenle, söylediklerimi bir kez daha tekrar etmem gerekiyordu. Bu kişi sadece yakışıklıydı. Sadece yakışıklı.

  "Tine."

  "Hayır ya..."

  "Ne var?" Bu Sarawat'ın sesi. Yatakta rahatça yatsam bile kalkmamı söyleyeceğini sanmıştım.

  "Hayır."

  "Dün gece çok mu zorladım?"

  "Ne diyon lan yarram?" 

  "Çok mu eğlendin?"

  "Kapa çeneni!"

  "Sana bütün gece heyecan ve zevk verdim."

  "Azgın! Git de kanepede kendi başına uyu!"

  "Pekala. Sen de bir yastık al ve Green ile yat!" Bunu söyledikten sonra kocaman bir gülümseme attı. Gülümsemesi nadirdi ve kaydedilmesi gerekiyordu. Birbirimizi tanımamış olsaydık, o gülümsemeyi hiç görmemiş olabilirdim.

  "Bana tecavüz etmesinden korkmuyor musun?"

  "Sana başkasından önce tecavüz eden ben olacağım." Bu piç!

  P'Dim yarışma için bir ekip kurmuştu. Antrenmanlarını izlerken, neredeyse kulak zarlarımı kıran enstrümanlardan gelen yüksek sesli gümbürtülerle hep karşılaşıyorudm. Bu yüzden sık sık yalnızlığı önlemek için etrafta dolaşıp eğitimlerinden hemen sonra geri dönüyordum.

  "Sarawat, biri seni Instagram'da etiketledi." Yatakta aptalı oynayan ve hiçbir yere varmak istemeyen kişinin telefonunu aldım. "Kim?"

  "Bilmiyorum, bir sürü kız. Sana desteklerini gösteren tabelalar ve pankartlar da var." Mesajı görmesi için hemen telefonunu verdim.

  "Hepsi çok kararlı. Onlara yardım etmek istemiyor musun?"

  "Gidebilir miyim?" diye heyecanla sordum.

  "Birisi seni de etiketlemiş."

  "Valla mı? Ben niye görmedim?"

  "Muhtemelen yakışıklılığım yüzünden başın dönüyor."

  "Ehh..." Narsistti ama gerçekten iyi görünüyordu. Onun gibi biri, kendisi ve 'göğüslerim' dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyordu...

~

  Hayatım Sarawat'la devam ediyordu. Sabah saat sekizde üniversiteye vardık, sonra çetemle parti yapmak için kaçtım. Öğle yemeğini yedikten sonra kalabalık, Bulmaca Kulübü'nden bir etkinlik yapmak için binanın altında toplandı. Sarawat'ın birçok hayranı da katılmaya geldi.

  Kocamın eşleri beni kabul etmeye başladı. Ne zaman bir şey yapsalar, gönderilerinde beni etiketliyorlar ki onlara yardım edebileyim. Sebebi ise benim sevgilimin onların da sevgilisi olduğunu iddia etmeleri...

  Bugün #SarawatVeEşleri, CTRL S grubu için bir poster yapmak ve onu farklı yerlerde tanıtmak için toplanmıştı. Ayrıca gömlek ve bileklik gibi ticari Sarawat ürünleri de vardı.

  Hayranların ne yaptığına bakarken birden kendime baktım. Çabalarını hayallerinin erkeği için harcıyorlardı. O kadar ciddiler ki okuldan sonra bu işleri bitirmek zorundalardı. Bana gelince, Sarawat için ne mi yapmıştım?

  Bir süre bunu düşünerek, tüm kararlılığımı zihnime döktüm. Kendime onun için çok şirin şeyler yapmamı söyledim ama birkaç dakika sonra bu fikirden vazgeçtim çünkü bunu yapmaya çok utanıyordum. Bu yüzden onu sadece yorgun olduğu zaman cesaretlendirebildim. Bence bu yeterliydi.

  "Tine, Sarawat beyazı mı yoksa siyahı mı tercih ediyor?" Eşlerden biri bana sordu. Yanlış hatırlamıyorsam Halk Sağlığı bölümünde üçüncü sınıf öğrencisiydi.

  "Siyah."

  "Tine, ne düşünüyorsun? Posteri havalı, şirin mi yoksa sevimli bir şekilde mi dekore edelim?"

  "CTRL S delilerden oluşuyor." Bu benim gözlemime dayanıyordu. Hepsi normal görünmüyordu. Sıradan görünen Earn bile gerçekten deliydi. Sarawat'a gelince, bunu sormaya gerek yoktu. Şimdi aklım yine boğulmak üzereydi. Onun hakkında hayran olunacak hiçbir şey yoktu; sadece fiziksel görünüşü.

  "Sana inanmıyorum, Tine. Bu kelime 'bizim' Sarawatımıza uymuyor."

  Gerçekten mi Sarawat'ın tanınmış bir kişi olduğunu hatırladım o anda. Ama bu insanlar için üzülüyordum çünkü o piçin gerçek rengi hakkında hiçbir fikirleri yoktu.

  "Pekala, sana kalmış. Tasarım ne olursa olsun beğeneceklerini düşünüyorum."

  "Gerçekten mi? Teşvik için teşekkürler!"

  Ondan sonra herkes afiş tasarımını süslemekle meşguldü. Bir süre yemek yemek için kaçmam gerekiyordu ancak, tıp bölümünden beşinci sınıf bir kıdemli girdi. Çok güzel görünüyordu. Kirpikleri çarpıktı ve göğüsleri o kadar büyüktü ki korkarım üniformasındaki düğmelerden biri her an yerinden fırlayabilirdi.

  "Tine, öğrenim ücretini ödedin mi?"

  "..." Ne dedi o? Tamamen şaşkın olduğum için tek kaşımı kaldırdım.

  "Bırak ben ödeyeyim."

  "Hey! Gerek yok. Çoktan çözdük o işi."

  "Ya Sarawat?"

  "Ailesi tarafından destekleniyor, bu yüzden sorun olmaması gerektiğini düşünüyorum."

  "Başka bir şey ister misin, Nong Tine?" Bence bu kadın, bu sorular yüzünden zengin olduğunu belli ediyordu. Ayrıca çantası ve ayakkabıları çok pahalı görünüyordu.

  "Hayır, iyiyim böyle ben."

  "Bu durumda CTRL S'ye sponsor olacağım. Bir ihtiyacın olursa söylemen yeterli. Kostüm veya makyaj için paraya ihtiyacın olursa benimle iletişime geçmen yeterli. Yeni müzik aletlerine ihtiyaçları var mı?"

  Peki, teyzecim, sakinleş. Desteğin için teşekkürler ama bu kadar da ileriye gitmene gerek yok bence.

  Bunu yapmasının nedeni, isminin afişlerde ve tabelalarda olmasını istemesiydi. CTRL S'nin performansını ne zaman izlesem, Tıp Fakültesi'ne asılan her büyük tabelada her zaman bir 'Kimden: Som' oluyordu.

  Dürüst olmak gerekirse, bunda yanlış bir şey yoktu. Bu onun mutluluğuydu ve onu bu konuda desteklemeliydim. Resmen birinin sevgilimi bu kadar sevmesine bile seviniyordum. Bunu söylerken, Oscar'ı bana vermelisiniz.

  "Ayy~ Geliyor ya kocamız~ Erkek~"

  Eşlerin çığlıkları çınladı, ensemdeki saçları havaya dikti. Hepsi daha önce çok çalışıyorlarken ama şimdi hepsi bir anda o kişinin önüne koştu.

  Sarawat yalnız gelmemişti, Beyaz Aslan çetesiyle birlikteydi. Elleri tatlı ve atıştırmalıklarla dolu. Görünüşe göre eşlerinin gücüydü...

  "İşte herkes için yemek." Herkesin çalıştığı uzun masaya yürümeden önce alçak sesi hafifçe duyuldu.

  "Teşekkürler! İyi zamanlama, süt içmek istiyordum." Man ve Boss tam önünde olmasına rağmen Som aceleyle çantayı Sarawat'ın eline almak için koştu. "İçinde süt yok."

  "Sorun değil. Hepsini son damlasına kadar içebilirim." Dur bir dakika... Az önce Sarawat'ın...

  Herkese atıştırmalıkları dağıttıktan sonra ortam normale döndü. Yanında sadece iri göğüslü teyze oturuyordu. Dahası, Sarawat'la benim arama girmişti.

  "Sarawat'ın öğleden sonra dersleri var mı?" Bunu sadece söylemekle kalmadı, kocaman göğüslerini Sarawat'ın kollarına sürtmeye de çalıştı. Sarawat ona bir an baktıktan sonra yanıtladı...

  "Öğleden sonra ikide."

  "İyiymiş... Telefonunu ödünç alabilir miyim? Bir arama yapmam gerekiyor."

  "Man, telefonunu ona ödünç verir misin?" Man bu kızın neyin peşinde olduğunu zaten biliyordu, bu yüzden telefonunu hemen Som'a verdi. Bu onu bir süre suskunlaştırdı, sonra bir kahkaha patlattı.

  "Ah... Artık aramana gerek yok galiba."

  "..."

  "Bugünlerde Instagram'da yeni gönderilerin yok."

  "Ne paylaşmam gerek bilmiyorum."

  "Peki, Instagram'da yayınlayabilmen için birlikte bir fotoğraf çekelim mi?" Alo?! Yavuklusu burada oturuyor!

  "Telefon belleği dolu. Depolama alanı kalmadı." Yalan. Oyunların için çok yer olduğunu ve telefonunun hafızasının henüz dolmadığını biliyordum. Sarawat'ın kendinden kaçması için ne kadar aptalca bir bahaneydi... Sadece ona gülmek istedim.

  "Sarawat çok komik. Ciddi olduğunu sanıyordum."

  "Doğruyu söylüyorum."

  "Hah! Gerçekten komiksin... Ama, odanı ziyaret etmek istiyorum. Bu mümkün mü?"

  "Tine ziyaretçileri sevmez." Piç! Neden beni buna katmak zorundasın ki?

  "Birlikte yaşadığınızı mı söylüyorsun?"

  "Hmm."

  "Başka bir oda arkadaşına ihtiyacın var mı?"

  "..."

  "Beni yeni oda arkadaşın olarak alabilirsin. O kadar yemek yemem, dağınık odalardan hoşlanmam, elektriği boşa harcamam ve gürültü yapmayacağım, bu yüzden seni rahatsız edemem."

  "İstemiyorum."

  "Ne istiyorsun?"

  "Ben sadece Tine'ı istiyorum."

  "Sarawat... Az önce kalbimi kırdın!" Bu birinin kalbini kırmanın acımasız bir yoluydu. Daha sonra meşgul numarası yaptı ve diğerlerinin posteri yapmasına yardım etmek için kaçtı. Ben de ayağa kalkmak üzereydim ama Sarawat'ın kalın eli beni geri tuttu.

  "Senin için sandviç aldım. Ye hadi." Çantaya baktım ve içindeki sandviçle sütü gördüm.

  "Yemek istemiyorum."

  "Yemek yemiyor musun? Tamam bırak ben halledeyim." Sarawat tereddüt etmeden sandviçi aldı ve hemen ağzına attı. Sütü de alıp içti.

  "Benim için aldığını sanıyordum..."

  "İstemediğini söyledin ya."

  "Valla çok seviyorsun sen beni."

  "Evet."

  "Dalga geçiyordum."

  "Diyorsun?" Sonra bana yarısı yenmiş sandviçini sundu.

  "Kalsın, sağ ol."

  "Ama lezzetli. Seninle paylaşmak istiyorum."

  "Bu sandviçten sevmiyorum."

  "En sevdiğin ton balığı ezmesine var ama içinde."

  "Sahiden mi?" Bunu duyunca, o lezzetli orkinosun tadını çıkarmayı umarak yemeği bu kalın elden hemen kaptım. Yine de bir tuhaflık vardı...

  "Güzel mi bari?"

  "Acı bu be, piç! Ne koydun bunun içine?!"

  "Tükürme sakın. Saygılı ol. Yut." Sadece surat asabildim Sarawat güldü, telefonunu aldı ve bir fotoğrafımı çekti.

  "Senden nefret ediyorum!"

  "Fotoğraflarını çekiyorum. Komik surat yapmaya devam et."

  "Kes şunu! Yüzüm iğrenç çıkıyor."

  "Bu fotoğraflar sadece gözlerim için. Ayrıca gerçekten çok sevimlisin."

  Sandviç gerçekten acıydı. Ama yutmaktan başka çarem de yoktu. Sarawat fotoğraflarımı çekmekte çok ısrarcıydı. Sonra fotoğrafına baktı ve kendi kendine gülümsedi. "Sil bunu. Telefon hafızanı boşa harcıyorsun."

  "Bu boşa değil."

  "Doluysa neyi sileceksin? Oyunlarını mı yoksa resimlerimi mi?" Tabii ki beni seçecekti. Ben onun yavuklusuyum, anlarsınız ya.

  "Büyük hafıza belleğine sahip yeni bir telefon alırım ben de." Kısacası beni seçmedi.

  "Yatırım?"

  "Beğeniyorsam ve buna değerse, yatırım yapmalıyım."

  "Yani beni oyunlarından daha çok seviyorsun çünkü resimlerimi silmiyorsun?"

  "Oyunlarımı senden daha çok sevdim."

  "Peki."

  "Sevimli olmayı bırak. Dikkatim dağılıyor. Memnun olana kadar senin için kötü hissetmeyeceğim. Bunu mu istiyorsun?"

  Vay! Az önce oyunlarını benden daha çok sevdiğini söyledin ve şimdi beni yemek mi istiyorsun? Asla! O gerçekten bir piçti ve sapkın zihni tekrar devreye girdiği için konuyu değiştirmek zorundaydım. Bu yüzden telefonunu aldım ve daha önce çektiği fotoğraflara baktım.

  "Çok korkunç görünüyordum ama yine de çekiyorsun" Hemen sil düğmesine bastım ve bok gibi göründüğüm resimleri kaldırdım. Bu fotoğraflara bakınca, durmadan kustuğum zamanlardaki görünüşümü hatırladım.

  "Neden sildin ya? Gözlerim içindi onlar!"

  "Kapa çeneni! Arkadaşlarının da gördüğünü biliyorum, bufalo!" Man, şifresine kadar her şeyini bildiğinden fotoğraflarımı da gördüğünden emindim.

  "Bunda bu kadar utanç verici olan ne? Çok sevimlisin."

  "Silmeliyim." Sarawat gözlerini kıstı ve sonra çabucak telefonunu geri aldı. Ardından telefonunun ön kamerasını açtı. "Yakışıklı bir surat yap. Bu sefer silmene izin vermeyeceğim."

  "Gerçekten mi?"

  "Hmm."

  Telefonunun deklanşör sesi bir kez çaldı. Sarawat da kameraya gülümsemek için döndü. Daha sonra hiçbir şey söylemeden telefonunu eline alıp oynamaya başladı. Ben de bir şey söylemedim.

  "Wat, şimdi sınıfa gitmeliyiz. Her zaman karına yapışıp kalamazsın." Grubundaki arkadaşlar konuştu. Sarawat ayağa kalktı ve nazikçe başımı okşadı, ona bakmam için başımı kaldırmaya zorladı.

  "Sınıfa gidiyorum."

  "Hmm. Ders çalışmaya dikkat et." Başını salladı ve arkadaşlarının peşinden gitti. Karılarına tam güçle yardım etmek için döndüm. Bana şu konuyu sormaya devam ettiler. Sorularının çoğuna cevap verdim ama çok özelse sustum.

  Her şey yolunda gidiyordu ki...

  "Sarawat'ın Instagram'da yeni bir gönderisi var!" Som'un sesine çığlıklar ve danslar eşlik etti ve bu da diğerlerinin telefonlarını açmasına neden oldu.

  Sarawatlism: çift resmimiz @Tine_Chic

  Daha önce çektiğimiz fotoğraftı ve ikimiz de çok parlak bir şekilde gülümsüyorduk.

  KittiTee: Vay be! Artık bir hatıran var!
  Bigger330: Hava atıyorsun
  TheTheme11: Hangisi gerçek karı? Kafam karıştı
  Boss-Pol: Biri çok yakışıklı olduğunu mu söyledi?
  Sarawatlism: @Boss-Pol Ateşli karım söyledi
  Boss-Pol: @Sarawatlism Ama neden o gün bir karın olduğunu söylemedin?
  Man_Maman: Evet, o gün artık seninle kim flört ettiyse...
  Tine_Chic: Kimmiş o?

  Cevabımı hızlıca yazdım. Beyaz Aslan'ı tanıdığım için, onların sadece Sarawat'la alay ettiklerini biliyordum. Kimseye dokunmayacağını biliyordum.

  Sarawatlism: Kesin ya karım sonra bana kızıyoooo
  Man_Maman: Sadece vefasız olduğunu kabullen

  Otururken de düşündürdü beni. O kişi kimdi? Son zamanlarda Sarawat, çoğu zaman onunla birlikte olmama rağmen çok sık içiyordu. Ancak, bir grup içindeyken insanların yalnız gitme eğiliminde olduğu zamanlar da vardı. Değil mi?

  Ah! Bekleyiş sona erdi. Yavaşça gözlerimi devirdim ve önümde yazan yazıyı okudum.

  Sarawatlism: Benim bir karım var
  Sarawatlism: Tine'le hiç aldatmadım
  Boss-Pol: Oh! Peki! Ama mezun olmadan ayrılacaksın
  Man_Maman: Lanet olsun! Birlikte oynayamaz mısın? o1o

  Yarı final turuna beş gün kala geri sayım başlamıştı. Herkes çok ciddi antrenman yapıyordu. Bazen, P'Mil'in grubu bizi rahatsız etmeye geliyordu... İyi ki her zaman P'Mil ile konuşmak için oradaydım, yoksa yine başka bir dövüş başlıyordu.

  CTRL S sonrasında daha temkinli oldu. Tüm uygulamaları gizli tutulmalıydılar. Rakipleriyle karşılaşmamak için genellikle antrenmanlarını saat ondan önce bitirirlerdi ama bugün şanslı günümüz değildi...

  "Bu kadar geç saate kadar pratik mi yapıyorsun?" Eğitim odasının kapısını kapatırken P'Mil'in grubundan bir üye konuştu. Sadece iç geçirebildim çünkü P'Mil'in grubunun pratik yapmaktan bıktığını biliyordum ama hala insanları karıştıracak zamanları vardı.

  "Bizimle dalga geçmeyi kes. Neden daha iyi olmak için pratik yapmıyorsun?" CTRL S'in vokalisti ciddi bir sesle konuştu. P'Mil cevabı şakacı bir şekilde yükseltti.

  "Sizinle dalga geçmiyorum arkadaşlar. Sadece merhaba demek için geldim."

  "Bir dahaki sefere bizi rahatsız etme." Sarawat ona cevap verdi.

  "Gençler olarak, yüzlerinizi gizlemeniz daha iyi."

  "Bize saygı bile duymuyorsun."

  "..."

  "Tine, senin için biraz abur cuburum var." P'Mil gülümsedi ve konuşurken bana baktı.

  "İstemiyor." Sarawat hemen cevap verdi, bana bir şey söyleme şansı vermedi.

  "Seninle konuşmuyorum, boş yapma."

  Sarawat dinlemeyi reddetti ve çabucak elimi tutup cebine soktu. Elim artık başkasının eşyalarını kabul etmekte özgür değildi. Sonra pratik odasından çıktık.

  23:09 Kol saatimdeki zaman asla yalan söylemezdi. Bedenimi dışarı çıkardım ve ortak salonda Sarawat'ı bekledim. Canım sıkıldığı için telefonla oynadım. Neyse ki arabada timsah şeklinde bir yastık vardı, bu yüzden başımı sıcacık yaslayacak bir yerim vardı.

  Biraz sonra birinin ayak seslerinin geldiğini duydum. Sonra Sarawat'ı çok uzakta olmayan sürgülü kapının yanında dururken gördüm. "Antrenmanınız bitti mi?" diye sordum uykulu bir sesle.

  "Daha değil. Senin için endişelendim."

  "İyiyim ben. Müzik dinleyeceğim."

  "Bir saat daha. Biraz daha bekleyebilir misin?" Yanıma oturdu. Cevap vermek için başımı salladım. Yarışmadan birkaç gün önce yaptığım tek şey, onu motive etmek için sürekli onu beklemekti.

  Sarawat, pratik odasına dönmeden önce bir süre benimle sohbet etti. Yatarken müzik dinlerken göz kapaklarım kapanmaya başlıyordu. Uykusuzluk tüm düşüncelerimi ele geçirmeye başladı.

  Bilincimi yerine getirdiğimde, vücudum arabada yastığımla taşındım. "Benim küçük bufalom yorulmuş bile."

  "Saat kaç?"

  "Gece yarısı oldu. Aç mısın?"

  Başımı salladım ve gözlerimi kapattım. Sonra arabanın gösterge panelindeki numaraya baktım. Saat on iki değildi, sabahın üçüydü. Sarawat aynı görünüme sahip olduğu için muhtemelen tüm üyeler terli ve yorgundu. Yarın sabah sekizde uyanması gerekiyordu. Hastalanacak diye endişeleniyordum ama iyi olduğunu söyleyip duruyordu.

  Ve yanımda olması yeter de artardı bile...

  Onu sevgilim olarak gördüğüme hala inanamıyordum. Eskiden emirlerine her zaman uyan ve onlarla ilgilenen bendim. Ama Sarawat olunca her şey değişmişti.

  Sarawat, ilk aşkım Ging gibi değildi. O tam bir inek ve onu dışarı çıkmaya davet ettiğimde her zaman reddediyordu. Ama onunlayken ağzından hiç "hayır" çıktığını duymamıştım.

  Geriye Dönüş

  "Bu hafta sonu müsait misin?"

  "Niye?"

  "Alışveriş merkezine gitmek istiyorum. Alacak bir şeyim var ve bir yerde bir şeyler yemek istiyorum."

  "Peki."

  "Müsait misin yani?"

  "Hadi gidelim."

  "Müsait misin diye sordum?"

  "Hadi gidelim dedim."


  Sarawat hiçbir zaman bir inek ya da kamera manyağı olmamıştı...


  "Yemek burada. Bu senin." Önündeki tabağı alıp sordum ona.

  "Fotoğraf çekinmek istemiyor musun?"

  "Ne? Yemeye geldim, fotoğraf çekinmeye değil."

  "Birçok insan gösteriş yapmayı sever."

  "Eğer özel bir şey varsa gösteriş yaparsın. Böyle şeyleri değil."

  "..."

  "Kişiye odaklanmak yerine kameraya odaklanmak hiç eğlenceli değil."

  "..."

  "Hem kameradan çok yüz yüze iyi görünüyorsun."

  "Senden nefret ediyorum." Sarawat konuşkan bir adam değildi ama sözleri beni her zaman utandırıyordu.


  Sarawat endişesini göstermekte pek iyi değil...


  "Bugün nerede yesek ki?"

  "Her nerede istersen."

  "Okulun önünde erişte?"

  "Peki."

  "Pekala, pizza yemek istiyorum. Kuponum var." Aslında her yer uyardı bana . Sadece onu kızdırmayı seviyordum.

  "Peki. O zaman oraya gidelim."

  "Ya da Çin yemeği. Bu günlerde hiçbir şey yemek istemiyorum."

  "Hangi restoran?"

  "Ama öyle restoranlar pahalıdır şimdi ya."

  "Hangi restoranda yemek istiyorsun? İyi düşün. Bu kadar aç olduğun için hayal kırıklığına uğradım."

  "..."


  Sarawat zengin olduğunu asla göstermez...


  "Bu terlikleri alabilir miyim?"

  "Bana da bir çift bul. Ama sadece o markadan."

  "Ucuz zaten."

  "Sadece ayak üzerinde yürüyorsun. Dünyayı dolaşmıyorsun."

  "Modanı biraz değiştirir misin?"

  "Futbol formaları en iyisi."

  "Dolapta güzel kıyafetlerin var."

  "Bugün öylesine dolaşıyoruz. Ne giymemi isterdin? Smokin mi?"

  "..."

  Peki, haklıydı aslında.


  Sarawat baştan sona diğerlerinden farklıydı...


  "Ah!"

  "Acıdı mı?"

  Öpüşürken beni boynumdan ısırmışken üzerine ne aptalca bir soruydu...


  Sarawat, ben meşgul olduğumda asla ilgimi istemedi...


  "Tine, meşgul müsün?"

  "Hmm. Ödev yapıyorum, n'oldu?"

  "Yok bir şey."

  "Bir şey mi diyecektin?"

  "Meşgulsün. Önemli değil."

  "Dinleyebilirim, söyle sen."

  "Yok ya bir şey."

  "Tekrar sordurtma bana. Ne var?"

  "Ben..."

  Sonra beni öptü. Onu konuşmaya zorlamadıysam, yapmayacaktı.


  En önemlisiyse...

  İkimizin de adet dönemi yoktu, bu yüzden geri durmamıza gerek yoktu. Önceki kız arkadaşlarımın aksine...

  "Scrubb sınırlı sayıda ayakkabı istiyorum ama aynı markanın iki katı fiyatına. Sence almalı mıyım?"

  "Beğendiysen al."

  "Emin misin? Yani, buna değip değmediğini bana dürüstçe söyleyebilirsin."

  "Hobilerin değerli."

  "Gördün mü? Pahalı ama yine de satın almama izin veriyorsun."

  "Başka Scrubb ayakkabısı var mı?"

  "Hayır."

  "Al o zaman. Sonra pişman olmanı istemiyorum."

  "Çok yakışıklısın sen ya... Bana biraz borç para versene."

  "...Zaten bir sürü ayakkabın var. Yenisini almasan da olur."

  "Siktir lan ordan!"

  Sürekli birbirimizle konuşuyordu, hatta birbirimize küfrediyorduk ama asla birbirimizin sevdiği şeyleri hor görmedik ve bu küçük şeyler benim için çok önemliydi.

  Onu daha çok sevmeme sebep olan şeyler bunlardı...

  ~

  Müzik Festivali'nin yarı finali gelmişti. Sahne arkasında bile herkes çok heyecanlı görünüyordu. CTRL S üyelerinin hepsi sakinleşmenin ve gerginliklerini azaltmanın yollarını bulurken sadece Sarawat yemek için oturuyordu. Bu adamın hiçbir şeyden stresli olduğunu görmemiştim.

  P'Dim, Sarawat ile birlikteydi. Oturuyorlar, yavaş yavaş şiş yiyorlardı. Ayrıca yarışmaya kıdemliler ve piç Green'den oluşan 'Güneş Işığı, Papatyalar and Olgun Avakado' adlı bir grupla katılıyordu. Ayrıca isimlerini nereden aldıklarını da merak ediyordum. Muhtemelen, onlardan biri bir Harry Potter hayranıydı.

  (Ç/N: Ron Weasley'nin Harry Potter serisindeki repliği olan "Güneş ışığı, papatyalar, tatlı tereyağı, bu aptal, şişman fareyi sarıya çevir"e alıntı yapmış)

  Çok uzakta olmayan P'Mil'in grubu gitarlarını deniyordu. Bu sefer bizimle uğraşması veya tehdit etmesi için kimseyi göndermedi, bu yüzden biraz rahatladık. Grubuna 'Ritim' deniyordu.

  "Ve şimdi, 2016 Müzik Festivali zamanı!" Sahnedeki sunucunun sesi sahneye kadar çınladı. Onu neşelendirmek için yanından geçmeden önce Sarawat'a bakmak için döndüm.

  "Elinden gelenin en iyisini yap. Seni izlemek için sahnenin önüne gidiyorum."

  "Hmm. Beni destekle."

  "Neşelen, tamam mı?"

  "Seni gururlandıracağım!"

  "Bu sözde dokunaklı bir an... Lütfen bir süre yemek yemeyi keser misin? Tanrım! Hiç gergin değil misin?"

  "Bunu sen aldın, bırak ben de tadını çıkarayım."

  "Yarışmadan sonra yiyebiliriz. Kahretsin! O kadar mı açsın?"

  "Bana bir öpücük versene."

  "Çok fazla insan var, bufalo." Ama umursamadı ve beni alnımdan öptü. Sahnenin arkasındaki insanların çığlıkları nasıl düzgün davranacağımı bilmeme neden oldu. Hayvanat bahçesinden kurtulmuş bir hayvan gibi hızla kaçmak istiyordum.

  Yarı finaller okul tiyatrosunda yapıldı, bu nedenle koltuklar eğimli bir şekilde düzenlendi. Arkadaşlarım ve ben doğrudan yargıç masasının arkasına oturduk çünkü bu en iyi görüş açısıydı.

  Alkışlar gelmeye başladı ve birçok insan oturmak için yer bırakmadan geldi. Bazı insanlar sadece gruplarına tezahürat yapmak için ayakta dururlar. Sarawat ve eşleri, içinde en parlak rengin yer aldığı afişlerini ve pankartlarını getirip, onu görmek için ikinci kattaki salona yerleştirdiler.

  "Nasıl gidiyor? Bir sorun mu var?" Peuk bana sordu, sonra telefonunu aldı ve benimle bir selfie çekti.

  "Hayır. Sadece Sarawat için endişeleniyorum. Durmadan yemek yiyor."

  "Bırak yesin. Sahnenin ortasında midesi ağrırsa, yaşamasına izin veririm."

  Adamlarımın yanında Beyaz Aslan çetesi var. Sanki hepsi bu yarışmaya boyun yastıkları getirdikleri için hazırlanmıştı. "Hepiniz hazır mısınız?"

  "Hazırız!"

  "Öyleyse ilk grubumuz The Blackboard Story grubuyla tanışalım!" Alkışlar ve tezahüratlar aynı anda dalgalı bir müzikle yankılandı. Her üye görünürde göründü. Ardından spot ışığı doğrudan sahnenin ortasına doğru parladı. Bazıları alkışladı, diğerleri müziğe el salladı.

  İlk grup sona erdi, ikincisi sahneye çıktı. Gruptan sonra grup mutlu geçti. P'Dim'in grubu altı numara, Sarawat'ın grubu ise on iki numaraydı. Bence onların harekete geçmesi uzun zaman alacaktı, o yüzden belki önce biz uyumalıydık.

   Çoktan iki kez tuvalete gitmiştim, Ohm ile şiş yemeye gittim, Fong için su aldım ama CTRL S henüz performans göstermedi. Bu yüzden tembel tembel beklerken tekrar uyumak zorunda kaldım.

  Puek tarafından dirseğimden dürtülene kadar dikkatimi tekrar sahnenin merkezine odaklayamadım. "Biz CTRL S!"

  "Eveeet~"

  Sahnede performans göstermelerinin zamanı gelmişti. Sarawat arkadaydı ama spot çok parlak olduğu için onu hala net bir şekilde görebiliyordum.

  Sahnede altı kişi olmasına rağmen ben sadece ona odaklandım. Gitar çalan, yüz ifadesi olmayan ama ayaktayken hala çok yakışıklı olan o kişiye...

  Organizatörlerin talimatına göre yavaş ve hızlı bir şarkı çaldılar. Alkışlar öncekine göre daha yüksekti. Her yerde çılgınca dans eden eşleri ve Som yüzünden.

  "Lütfen onlara bir alkış verin!"

  "Kendinizi tanıtın!" Sunucu, performansını bitirdikten sonra ortamı daha canlı hale getirmek için yarışmacılarla röportaj yaparak devam etti. "Merhaba! Ben baş vokalist Taem."

  "Ben Earn, gitarist!"

  "Klavye çalan Nont!"

  "Boom! Bateristiniz! Desteklerinizi görmeye sabırsızlanıyorum!"

  "Merhaba!"

  "Ahh! Bu benim kocam!" Sarawat sadece selamladı ama alkışlar ve çığlıklar tiyatro boyunca yankılandı. Sarawat bugün gerçekten iyi görünüyordu. Üzerinde CTRL S yazan siyah bir gömlek ve yırtık kot pantolon giymişti. Siyah ayakkabıları da çok yakışmıştı. Her şey o kadar mükemmel görünüyordu ki, içimden söylemeden edemedim.

  "Sahnede biri Nong Sarawat'ın sevgilisinin bugün burada tezahürat yapıp yapmadığını mı soruyor?"

  Fısıltılar başladı.

  "Geldi mi o kişi?"

  Sarawat cevap vermedi, sadece gülümsedi. Daha önce sahnede olan spot ışığı bana taşındı. Sonra projektör ekranında aptal yüzüm belirdi. "Bu adamın adı ne? Tine? Tine?"

  "Hey!"

  "Galiba o bir amigo. Aynı fakülteden misiniz?"

  "Hayır, o hukuk okuyor."Diğer kadın sunucu konuya katıldı. Artık yüzümü nereye saklayacağımı bilmiyordum.

  "Bu o değil mi?" Bu sefer Sarawat'a sordular.

  Bir an sonra kamera tekrar Sarawat'a döndü. Neyse ki, sadece gülümsedi ama cevap vermedi. Sadece utangaç hareketini kendi tarzında yaptı.

  "Birçok insan CTRL S'in ne anlama geldiğini merak ediyor." O bronz tenliden cevap alamayınca sunucu soruyu başka bir grup üyesine çevirdi. Cevap veren Earn olmuştu.

  "CTRL S, bir şeyeri bilgisayara kaydetmek için bir kısayol. Bilgisayarın bilgi depolamak için bir sabit diski olduğuna inanıyoruz, bu nedenle güzel anıları saklamak için de yüreğimiz var."

  "Vay be!" Hayranlar bağrıştı.

  "Bu grubun adıyla kim çıkageldi?"

  "Sarawat."

  "O halde ona biraz soralım. Bu isim için ilham kaynağın ne?"

  "Yanımdaki insanlar."

  "Kimler mesela?"

  "Ailem, arkadaşlarım ve..."

  "..."

  "Tine."

  ~

  CTRL S beklendiği gibi son tura kaldı. Ritim, P'Mil'in grubu da başardı. 'Güneş ışığı, papatya çiçekleri ve olgun avokado' diskalifiye edildi. Gençler ilk yıllara kaybettikleri için P'Dim ile dalga geçtiler. Sonunda, onlarla alay eden herkes kulüpten atılmakla tehdit edildi.

  Bu nedenle Sarawat'ın bu sefer üç kez antrenman yapması gerekiyordu. Her gün Sarawat'ı antrenman odasına kadar takip edecektim. Orada da uyumak zorunda olduğumuz zamanlar bile vardı. Çetem ve Beyaz Aslanlar genellikle gelip eğitimlerini izlemek için bana katılırlardı. Bu gece onurlu bir konuğumuz vardı - bir zamanlar beni takip eden gay kralı.

  "P'Dim ile aranızda bir sorun mu var?" Green'e ağladığı için sordum.

  "Hayır. İyiyiz."

  "O zaman niye ağlıyorsun?"

  "Devam edemem. Sözde benimsin. Birlikte olmalıyız." Lanet olsun! Kapa çeneni! Zaten bir kocam var.

  Ama sadece sustum. Dürüst olmak gerekirse, Green'den gerçekten hoşlanmıyordum ve onu asla da hoşlanmayacaktım.

  "P'Dim sana tamamen aşık."

  "Ondan korkuyorum. Ona itaat etmezsem ölümümü hazırlar. Henüz ölmek istemiyorum. Ayrıca, ancak ölürse yeni bir koca bulabilirim. Değil mi?" Ne kötü bir düşünce, Green.

  "Şimdi merak ediyorum da P'Dim'i seviyor musun?" Uzun zamandır merak ediyorum.

  "Seni ondan daha çok seviyorum, Tine."

  "Ciddi ol iki dakka! Yoksa yersin tekmeyi."

  "Hey! Şaka yapıyorum... Ve neden bana onu sevip sevmediğimi soruyorsun ki? Tabii ki onu seviyorum! Uzun zamandır birlikteyiz. Sadece, yeni biriyle tanışmak istiyorum. Anlıyor musun?"

  "Yani yeni birini bulmak için ondan ayrılmak istiyorsun. Doğru muyum?"

  "Eskiden böyle düşünürdüm. Ama kalbimin yarısı ondan ayrılacak kadar güçlü değil. Onu o kadar çok seviyorum ki..."

  "Ama mutlu musun?"

  "Eğer mutlu değilsem, neden kendimi onunla olmaya zorlayayım?"

  "..."

  "Onunla olmak her zaman sahip olduğumuz tartışmalara rağmen beni son derece mutlu ediyor. Bir ilişkide bunu kaldıramazsın aslında.. Tek yapmam gereken bir an önce düzeltmek. Günün sonunda P'Dim benim mutluluğum oluyor."

  Ancak o zaman Green'in romantik ve ciddi bir yanı olduğunu keşfettim.

~

  "Müzik Festivali'nin son turu başladı!"

  "Ohoo!"

  "Bu akşam üniversitemizin tüm müzik tutkunları bir araya geliyor! En sevdiğiniz grupları alkışlamayı unutmayın!"

  Final raundu için yer, tiyatrodan yaklaşık üç kat daha fazla kapasiteye sahip olan stadyumun içine taşındı. Okuldaki öğrenciler bunu bir araya gelmek ve ders çalışmaktan ve çok oynamaktan kaynaklanan stresi azaltmak için bir fırsat olarak görüyorlardı.

  Herkesi eğlendirmek için ünlü müzik şirketlerinden birçok sanatçının yer aldığı çok önemli bir yarışmaydı.

  Sarawat "Baş Belası Piç"i getirdi - bizim bebek gitarımızı. Antrenman sırasında akustik gitar çaldığını görmemiştim çünkü hep elektro gitar kullanırlardı. Ama ona soracak vaktim yoktu çünkü bugün onun için çok önemli bir gündü.

  Kostümlerini bir smokinle ya da gruba daha uygun bir şeyle değiştirdiklerini düşündüm. Ama soyunma odasından çıktıkları an...

  Renkli ve neşeli çizgi film pijamaları, parmak arası terlik ve beyaz tişörtler giyiyorlardı. Sanki şimdi uyumak üzerelerdi. Lanet olsun!

  "Temamız komik." Tepkimi gördüğü için hemen kendini savundu.

  "Gerçekten mi? Bu kimin fikri? Bilmiyordum."

  "Man daha dün önerdi ve herkes kabul etti. Tamam mı?"

  "..." Diyecek lafım yoktu. 

  "Bu aynı zamanda kalabalığın bizi desteklemesi için."

  "Görünüşünden dolayı şok olsam da sevimli görünüyorsun."

  "O zaman kesinlikle kazanacağım."

  "Saçmalık..."

  "En iyimi deneyeceğim!"

  "Zaten elinden gelenin en iyisini yaptın, bu yüzden sonucun iyi olacağına eminim." Ona daha yakın yürüdüm. Onun, taşan duygularla gülümsediğini gördüm. Bugün onu çokça cesaretlendirmem gerekiyordu çünkü o bugün olmak için gerçekten çok çalışmıştı. O, hayaline ulaşmaya sadece bir adım daha yakındı.

  Ama yine de kıyafetlerini hala çok komik buluyordum...

  "Kazansam da kaybetsem de her zaman mutlu olacağım çünkü sen yanımdasın."

  "Kazansan da kaybetsen de hep burada olacaksın." Söylediğim cümleyi desteklemek için göğsümü gösterdim.

  "Memelerinde mi?"

  "Ruh halimi bozuyorsun. Benden uzak dur." Salondan çıkmadan önce kulak zarlarımda kahkahaların yankılandığını duydum. Arkadaşlarımla birlikte sahneye en yakın yeri seçtim. Onu çok yakından izlemek istiyordum. Emeklerinin sonucunu görmek istiyordum. O spot ışığında parladığını görmek istiyordum.

  "Lütfen sahneye gelin, CTRL S."

  "CTRL S! CTRL S! CTRL S! CTRL S!"

  Üyeler sadece pijama giymiyor, aynı zamanda renkli yağmurlukları da vardı. Sarawat'ın yağmurluğu sarıydı. O kadar tatlıydı ki, telefonumu alıp fotoğrafını çekmekten kendimi alamadım. Çalmaya başladılar.

  İlk şarkıları, herkesi ayakları üzerinde dans ettiren eğlenceli bir şarkıydı. Ayrıca herkesi terletmişti.

  İkinci şarkıları Scrubb'dan "See Scape". Onlarla birlikte şarkı söyledim ve gerçekten harika çaldılar. Bu şarkıdan sonra vokalist konuştu...

  "Arkadaşlarımızdan biri sıradaki şarkımızı çok beğendi. Bazı insanların yağmurdan korktuğunu söylüyor. Islanmaktan korktukları için bir şemsiye veya bu yağmurluğun altına saklanmak zorunda kalıyorlar. " Grubun vokalisti konuşuyordu.

  "..."

  "Yani bu şarkı aracılığıyla herkesin yağmurla yüzleşmesini ve ıslanmanın tadını çıkarmasını istiyoruz. Çünkü altında neşe var, özellikle de özel birine sahip olduğunuzda. Şarkıyı kim biliyorsa, lütfen bizimle birlikte söylesin." Devam etti.

  Bu salondaki binlerce insanın arasına daldığım için mutluydum. Ne zaman sanatçılar tarafından bir Scrubb şarkısı kullanılsa, son derece tatmin oluyordum çünkü o benim favori grubumdu.

  İlk şarkının kendilerini tanıtmak olduğunu söylediler, bu yüzden daha önce eğlenceli ve canlı şarkıydı. İkinci şarkı, gerçekte kim olduğumuz konusunda bizi uyandırmaktı. Bu bende büyük dünyayla biriyle yüzleşmek istememe neden oldu.

  Üçüncü şarkılarının adı "Rain"di, hâlâ Scrubb'dan bir şarkı... Sonra bu gece o yağmurlukları neden giydiklerini anladım. Müziğin ritmine ayak uydurarak, her şeyin tersine dönmesine izin vererek herkes bundan keyif alıyor gibiydi. Bundan sonra, ruh hali yavaş yavaş bir sonraki şarkının yatıştırıcı ritmine geçti.

  1975'lerin "Robbers"ı herkesi ayağa kaldırdı ve son şarkıyla bitmeden önce ellerini salladı. CTRL S'in herkesin anlamasını umduğu şarkıydı. "Son şarkımıza herkesin eşlik edeceğini umuyoruz." Baş şarkıcı bir keresinde iyi bir şarkının mutlaka iyi bir melodi gerektirmediğini ve insanlar tarafından sevilmesiyle ünlü olduğunu söyledi.

  "Bu şarkı basit olabilir ama bizim için sevdiğimiz birinin yumuşak bir nefesi gibi. Ne kadar yumuşak olursa olsun yine de hissedebiliyoruz ve bu bizi mutlu ediyor."

  "..."

  "Bu şarkı herkese paylaşmak istediğimiz bir mesaj. Bir gün o kişi bizi terk ettiğinde, onların nefes almaya devam etmelerini umuyoruz... Böylece mutlu olabiliriz. Bu şarkı Abuse the Youth'dan Whisper."

  ♫ Kalbimde sakladığım bu şarkı bomboş
  Daha kaç kez yalvarmalıyım?
  Daha kaç melodi geçip gitmeli?
  Tek bir hayatım var yalnızca
  Oysa tek başıma duruyorum bu kaotik dünyada
  Sen ortaya çıkıp bir şeyleri değiştirene kadar
  Aynı şarkıya bir anlam verene kadar ♫

  Sarawat'ı ilk gördüğüm zamanı hatırladım... Gülmemesine rağmen yüzü çok pürüzsüzdü.

  ♫ Saklıyorum her dünün anılarını
  Duyabileceğimiz nazik bir sesle yazıp besteliyorum
  Ama sen hala benim sesime sahipsin
  Bu yüzden bekliyorum yanımda olmanı
  Ne kadar sürse bile
  Yıldızlar kaybolsa bile
  Ben burada olacağım ♫

  Birbirimizi ne zamandır tanıyorduk ki? Sohbetlerimiz, kahkahalarımız, gözyaşlarımız, her şeyimiz... Hepsi bana güzel bir hatıra olarak kaldı. Şarkının sözleri benim için bir hançer gibi, kalbime saplanıyordu. Bana sahip olmak için çok uzun süre bekledi ve bu benim için tarif edilemez bir duyguydu.

  ♫ İkimiz de gökyüzüne baktığımızda
  Bu şarkı yol gösterici bir ışık olsun
  Ne kadar uzakta olsak da
  Getirecek bizi bir araya
  Anılarımızın bir şarkısı olsun bu
  Boş olduğunda, nefesinin altından hafifçe fısılda
  Çünkü sahipsin bu şarkıya ♫

  Ona sarılmak istiyordum. Beni bu kadar sevdiği ve ilgilendiği için ona teşekkür etmek istiyordum. Benim olduğu için çok şanslıydım.

  ♫ Sen benim her şeyimsin
  Hala benim her şeyimsin
  Ve bu asla değişmeyecek
  Ne kadar sürerse sürsün
  Yıldızlar solup gitse bile
  Ben her daim varım ♫

  "Herkese teşekkürler! Yeniden, biz CTRL S!"

  Yanaklarımdaki yaşları sildim. Bir sürü insanın olduğu sahneye baktım. Taem'in sesi tüm salonu hipnotize etti. Çok geçmeden iki erkek ve bir kadın sunucu çıktı. Sarawat'ın bana baktığını gördüm, sunucu birbiriyle konuşmadan önce bir süre birbirimize baktık. Sonra sahneden aşağı yürüdü. Bana gelince, hala sahnenin altında hareketsiz duruyordum.

  "Ve şimdi, hepinizin beklediği an. İşte 2016 Müzik Festivali'nin kazananları. Üçüncülük... Blackboard Story! Lütfen onlara bir alkış verin."

  Yarı finalde sadece üç takım geçti. Bu nedenle geriye sadece iki grup kaldı: CTRL S ve Ritim. Sonucu beklerken üyeler birbirlerine atıldılar. P'Mil'in ekibi de iyiydi. Şarkıları ayrıca insanları dans ettirdi ve şarkı söyledi ama ben sadece Sarawat'ın grubuna odaklandım, bu da bana diğerlerine dikkat etmem için zaman tanımadı. "Bu yılın Müzik Festivali'nin galibi..."

  Bir sürü çığlık ve bağırış yükseldi. Bazıları CTRL S için tezahürat yaparken bazıları Ritim için yapıyordu. Arkadaki müzik, beni bir arkadaşımın kıyafetlerini sıkmaya zorlayan gerilimi artırmak için açıldı. "Tebrikler..."

  "..."

  "..."

  "..."

  "Söylesene!"

  "..."

  "..."

  "Tebrikler, CTRL S!"

  Zıpladım, zıpladım ve zıpladım çünkü gerçekten mutluydum. Lanet OLSUN! Heyecandan kalp krizi geçirmek üzereydim. "Ve bu yılın kazananları ilk yıllar oldu. Şimdi, kazananı ödüllendirmek için geçen yılın şampiyonu SSSS grubunu davet etmek istiyoruz."

  Her şey çok hızlı oldu. Sahnenin önüne ne olduğunu neredeyse bilmiyordum. Beyaz Aslan'dan arkadaşlarımızın beni kazananın durduğu sahnenin önüne itmeden önce elime bir buket çiçek koyduğunu hatırlıyordum. İlk başta kaotik ses aniden kesildi.

  Sarawat sahnenin önüne yürüdü ve sonra bana gülümseyerek bakmak için dizlerinin üzerine çöktü. "Bu benim için mi?" Bana sordu ama hala hayal görüyordum, bu yüzden cevap vermedim. Ona bu gül buketini verdim.

  "Tatlı~" Çevredeki insanlar çığlık attı. Sarawat buketi aldı ve grubuyla birlikte geri döndü. O sırada sunucu tekrar konuştu.

  "Geleneğimize göre, bu yılın kazanan grubu bu gece kendi özel konuklarımızın açılış gösterisini yapacak. Lütfen sahneye tekrar hoş geldiniz, CTRL S!" Herkes sahneye yürüdü. Sahneyi aydınlatan parlak ışık, kapatılana kadar azaltıldı. Tekrar aydınlandığı an, Sarawat akustik gitarıyla sahnedeki tek kişiydi.

  Başka kimse yoktu. CTRL S'nin diğer üyeleri sahneye indiler. Spot ışıklarının ortasında sadece o duruyordu. Onun gibi utangaç birinin sahnede tek başına duracağını asla hayal edememiştim. Sonra mikrofona konuşmaya başladı... "Aslında ben Siyaset Bilimi'nden arkadaşlarımla iddiaya girdim."

  "Sarawaaat!"

  "Ve bu iddia benim aşkım hakkındaydı."

  "Sarawaaaaat!"

  "Bu gece kazanırsak, herkesin önünde bir şarkı söylemem gerekiyordu. Kazanamazsak, sadece onun dinlemesi için bir şarkı söyleyecektim. Ama ne olursa olsun, o kişinin dinlemesi gerekiyor."

  "..."

  "Bu gece söyleyeceğim şarkının adı 'Tine'. Aynı zamanda kendi bestem."

  "..."

  "Tine, aşkım. Bu senin için."

  Gitarı yavaşça çalmadan hemen önce bana baktı. Çığlıklarla dolu salon birdenbire sessizliğe büründü, geriye sadece o gitarın sesi kaldı. Ne diyeceğimi ya da yapacağımı bilmiyordum. Sahneye baktım ve gözyaşlarımın kontrolü kaybetmesini engellemenin yollarını bulmaya çalıştım. Hayatımda hiç bu kadar zayıf bir kalbim olmamıştı.

  Phukong'la konuştuğum andan itibaren her hatıra parçası bir anda geri geldi. Sarawat bir keresinde benim için bir şarkı yazmıştı, adı benim adımdı ve işte buradaydı... Sonunda bu gece dinleyebileceğim şarkıydı bu...

  ♫ Gözlerimiz o gün tesadüfen buluştu
  Bir an olmasına rağmen, gerçekten iyi hissettirdi
  O gün tüm dünyam son derece mutluydu
  Kalbimin neden böyle attığını anlamasam da

  Ben her zaman yalnız olmayı seven biriyken,
  Seni bulmak için baktım her yere
  Ne kadar zaman geçtiğini hiç bilmiyordum
  Kalbimi seni sevdiğimi anlamadan önce

  Sonra hazır oldun benimle olmaya
  Kötü anlarımız bile olmuşken hayatımızda
  Dünya belki geniş ama
  Büyük olamaz sana beslediğim aşk kadar

  Sen ve ben, birlikte
  Ne engeller olursa olsun önümüzde
  Hep eski güzel günleri arayacağız
  Tıpkı şimdi sahip olduğumuz bu tanıdık dünya gibi

  İşler ne kadar kötü olursa olsun, 
  Her daim hatırla gözyaşlarına aşık olduğumu
  Affetmeye hazırsan kabullenip de geçmişimi,
  Burada olacağım, böylece tekrar başlayalım, birlikte ♫

  Şarkı, kalabalığın alkışlarıyla sona erdi. Bana gelince, göğsümde kabaran duygular bir anda akıp gitti. Sarawat bana gülümsedi. Sahneden inmeden önce birbirimize gülümsedik. Sadece başından sonuna kadar ona bakmak buna değerdi. Birbirimizin gözlerine bakarak birbirimizi anladık.

  Çok geçmeden üniversitenin kiraladığı ünlü grup sahne aldı. Kalabalığın boğucu ortamından kaçmak için dışarı çıktım ve sahnenin arkasına doğru yöneldim. Sarawat sakin yüzüyle orada bekledi. Yüzünde terler dans ediyorken hala beni kızdırmaya çalışıyordu.

  "Bana gözünü kırpmadan baktın,  bu yüzden de yanlış çaldım."

  "Ama şarkı mükemmeldi!"

  "Gerçekten mi?"

  "Hmm."

  "Ya sonra?"

  "Çok utandım..."

  "..."

  "Ama... Teşekkür ederim. Başka ne söyleyebilirim bilmiyorum."

  "Hayır. Ben teşekkür ederim. O gün benimle konuştuğun için teşekkür ederim."

  Sadece başımı salladım. Aslında şükredecek çok şeyim vardı. Örneğin Green'in gelişi, P'Dim'in diktatörlüğü, Beyaz Aslanlar, Lider Erkeklerim, Phukong, P'Type ve en önemlisi Scrubb. Bugün sahip olduklarımıza hepsinin katkıda bulunduğuna inanıyordum. "Dışarı çıkıp kalabalıkla birlikte zıplamaya hazır mısın?"

  "Tamam! Hadi gidelim!" Şimdi uzakları düşünmenin zamanı değildi. Sarawat ve ben müzik aracılığıyla tanıştık, bu yüzden bu anın tadını çıkarmalıydık çünkü bu gece dolu olacaktı. 

  "Sarawat!" Koridorda çok kişi olmasına rağmen peşimizden gelen biri vardı - P'Mil.

  "N'oldu?" Sarawat cevapladı.

  "Yok bir şey. Sadece söylemek istiyorum ki..."

  "..."

  "Evet! Haklısın! Gelecek yıl seni kesinlikle yeneceğim."

  "O zaman yen." Kalabalığın içinde kaybolmadan önce kalın eli P'Mil'in omzunu sıkıca ovuşturdu. Bu gece, uzun bir çalışma döneminden sonra kutlamak ve her şeyi bırakmak için bir fırsattı.

  Karşımızdaki şarkıcı mikrofondan sesini yükselterek bir kez daha bakışlarımızı sahneye çevirdi.

  "Sevgilisi olan insanların sesini duyayım!"

  "Evet!"

  "Şu an sevgilisi olan ve el ele tutuşanlar, bilmenizi isterim ki, kader tanışmanıza vesile oldu."

  "..."

  "Birbirinizi sevin! Bir gün sizden ayrılırlarsa, birbirinize güvenin. Çünkü eğer birlikte olmak istiyorsanız, her zaman birlikte olacaksınız!" Ondan sonra Scrubb sahneye çıktı. Her etkinlikte çalan son grup onlardı. Bir keresinde Scrubb'ı sevdiğimi ve şansın her zaman benden yana olduğunu söylemiştim.

  Sarawat benim tarafımda ve yorulana kadar dans ettik. Söyledikleri şarkının adı, Together.

  ♫ Bilinmeyen kalabalığa bakarak geçmişte yürüyorum ♫

  Her zaman olduğunu gibi...

  ♫ Hatıralara bir göz atalım, muhtemelen sadece benim bildiğim ♫

  Her zamanki gibi, önceki gibi...

  ♫ Rüzgâr gibi geçip gitti günler, yıllar ama biri bana... ♫

  Anlam doluydu...

  ♫ Bir kişi her şeyi değiştirdi, beni gülümsetebilen o  kişi ♫

  Ne kadar üzgün olursam olayım...

  ♫ Aşka bakışımı değiştiren o kişi bilmiyorum, anlamıyorum ♫

  Belki de "BİRLİKTE" olmamız gerektiği içindi.

  [SON]